Gül kokardı, gül oldu

Yeni Şafak GÖKHAN ÖZCAN - Gül kokardı, gül olduAh ki gurûb etti güneş. Gurubun rengi har oldu, yangın oldu içimize düştü ilkin. Sonra yine gül oldu, kokusu sinemize doldu."Topraktan gelip toprağa giden sadece bedendir. Kul Allah'tan gelip Allah'a gider" derdiniz, muradınıza erdiniz. Sözünüzün eriydiniz, ağlayarak geldiniz bu dünyaya, pîr-u pak yaşadınız, dâr-ı bekâya da en güzel halinizle gülerek gittiniz.Siz vuslata eriştiniz, vatan-ı aslînize döndünüz, biz burada, şu fani dünyada, gurbette kaldık. Önce 'göçtü kervan, kaldık dağlar başında' acısı düştü gönlümüze, sonra baktık giden yok, her yer sizinle, eserlerinizle, sesinizin, sözünüzün, özünüzün aks-i sedâlarıyla dolu. Gördük ki, aşıklar ölmez, bir kere bulundukları yerden bir daha gitmez. Sizden nasiplendiğimiz ne varsa, işte yine elimizi uzatıp alabileceğimiz yerde. Yeter ki, buna er kişi miktarınca dirayetimiz olsun.Ne güzel severdiniz Risaletpenah Efendimiz'i (SAV), O'na muhabbeti ne güzel yaşardınız. Kelimeleri O'nunla ne güzel tezyin eder, harfleri yoluna nasıl da gül diye sererdiniz. Bize O güzeller güzelinin kavlinden, yolundan, ahlakından, sünnetinden, kemalinden başka bir şey söylemediniz. Her söylediğinizi tazimle, aşkla, muhabbetle O'na söylediniz. Her dile getirdiğinizi O'ndan söylediniz, O'nunla söylediniz. Siz söyledikçe biz O'nu daha başka bildik, daha başka gördük, daha başka sevdik. O'nu sevdik, Allah'ı sevdik. Çünkü O'nu sevmenin Allah'ı sevmek olduğunu bize öğrettiniz. O yaratılmışların en şereflisiydi, Rahmeten lil Alemîn'di, sonsuzluk kapısını açan anahtar, kulların en güzeli, İnsan-ı Kamil'di O. Bize bu hakikat-ı ilâhîyi bellettiniz.Efendimizi (SAV) öyle cân-ı gönülden severdiniz ki, o heybetli, o gönüller şifası sesiniz titrerdi ol Habib-Kibriya'nın mübarek ismi şerifi gönlünüzden dilinize her geldiğinde. Öyle severdiniz ki, görmemiştik biz daha önce böyle seveni, sevmenin böylesini, bu kadar enginini, hayatın her vaktinde kendini bu kadar aşikâr edenini... Her güzelliği O'ndan bilirdiniz, vallahi öyleydi. Her derdin devasını O'nda bulurdunuz, vallahi öyleydi. Her şeyin başladığı, her yolun çıktığı yer O'ydu sizin için, vallahi ve billahi ve tallahi öyleydi. O varlığın nuru, gururu, sürûru, sebeb-i hilkatiydi. Bu sırra gözümüzü açtınız, her halinizle bize can gözüyle bakmamız, canımızdan çok sevmemiz gereken Sevgili'yi işaret buyurdunuz. O sevdiği için sevmeyi, O'nun sevdiği gibi sevmeyi öğrettiniz.Sizi sevdik, sevdiklerinizi sevdik, hamdolsun muhabbetinizin şahidi olduk. Gittiniz görünüşte ama bu pahaya gelmez mirası yaşayan bir cevher, bir hazine olarak evlatlarınıza bıraktınız. Görünüşte gittiniz ama aslında gitmediniz.Baktığınızda bizi görür müsünüz diye merak ederdik hep, elbet görürdünüz. Ayıbımızı bilir misiniz diye çekinirdik, elbet bilirdiniz. Hatamızı örter misiniz diye boyun bükerdik, elbet örterdiniz. Bizi sever misiniz diye murad