Küçükbaş hayvancılığın büyük problemleri

Prof. Dr. İbrahim Aydın Balıkesir Üniversitesi Öğretim Üyesi Tatil mefhumunun olmadığı, zor bir ekonomik faaliyet olan küçükbaş hayvancılığı, yeni neslin tercih etmediği bir sektördür. Türkiye'de üretimin devam etmesi için meralar yapısal olarak ıslah edilmeli, erken kuzu kesiminin önüne mutlak suretle geçilmeli, koyun eti ve sütü tüketimi teşvik edilmelidir. Ülkemizdeki küçükbaş sayısı, 1935-2020 arasında, 113,4 oranında artmıştır. Bu artış, koyunda 210, keçide ise 4,9 oranında olmuştur. Fakat Türkiye'nin beslemek zorunda olduğu nüfus da 424 oranında artmıştır. Hükûmet, üreticilerin maliyetlerini azaltmak için destekleme ve teşvik maksatlı tedbirler almakta. Dünyada son yaşanan Covid-19 pandemi süreci, Rusya-Ukrayna Savaşı ve beraberinde gelen enerji fiyatlarındaki aşırı artış ile ekonomik kriz, başka ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de, halkımızın alım gücünü düşürmüştür. Buna karşılık girdi maliyetlerinin artması, bu kriz fırsat bilinerek ürünlere yapılan fahiş zamlar, tüketici nüfusu daha zor durumda bırakmıştır. İnsanın temel besinlerinden olan ete, süte ve süt ürünlerine ulaşması; gelirlerin düşmesi, fiyatların fahiş artışıyla giderek daha da zorlaşmaya başlamıştır. Covid-19 salgın döneminde lokantaların, ticarethanelerin, otellerin ve turistik tesislerin kapalı olması et ve süt tüketimini azaltmıştır. Buna bağlı olarak özellikle küçükbaş besicileri, kuzularını daha düşük fiyatlara kestirmek zorunda kalmıştır. Hükûmet yetkilileri ise, bir yandan üreticilerin girdi maliyetlerini azaltmak için "destekleme" ve "üretimi teşvik" amaçlı tedbirler almakta, diğer yandan sabit gelirlilere vermiş olduğu enflasyon oranındaki zamlarla, alım güçlerini korumaya çalışmaktadır. Ürün fiyatları, terazinin iki kefesi gibi, ne üreticiyi mağdur etmeli, ne de tüketiciyi çaresiz bırakmalı! ÜRÜN FİYATLARI NE ÜRETİCİYİ, NE DE TÜKETİCİYİ ÜZMELİ Tarım ve Orman Bakanlığı, 4 Ağustos'ta yaptığı açıklamayla kuzu eti fiyatlarını 25 oranında düşürdü. Buna karşılık, bu durumu fırsata çevirip üreticiyi mağdur edebilecek çevrelere karşı tedbir olarak da 8 Ağustos'ta toklu (1 yaşında kuzu) eti alım fiyatlarını 90 liraya çıkardığını ilan etti. Bu uygulamayla hem üreticiyi, hem de tüketiciyi korudu. Ayrıca indirimli ete daha geniş halk kitlelerinin ulaşabilmesi için, Tarım Kredi Kooperatifi marketlerinde de satılması kararı aldı. Hayvancılık, tarım gibi kadim bir ekonomik faaliyettir. Kırsal faaliyetleri oluşturan tarım ve hayvancılığı birbirinden ayırmak veya ayrı düşünmek mümkün değildir. Çünkü, bu iki kadim ekonomik faaliyet birbirini tamamlayan faaliyetlerdir. Yaşanılan coğrafyanın sahip olduğu yer şekillerine göre ağırlıkları değişir. Düz ve düze yakın alanlarda tarım, "temel ekonomik faaliyet" iken, hayvancılık "destekleyici ekonomik faaliyet"tir. Buna karşılık engebeli ve yüksek alanlarda ise hayvancılık, "temel ekonomik faaliyet" iken, tarım "destekleyici faaliyet" olarak sürdürülür. İnsanlar, besin ihtiyacını bitkisel ve hayvansal kökenli kaynaklardan sağlar. Dengeli ve kaliteli beslenmek için tarım ürünleri yanında, hayvansal ürünler de mutlaka tüketilmelidir. Hayvancılık; deri ve dokuma sanayii yanında, et ve süt sanayilerine ham madde sağlar. Ayrıca, tarımda üretimi arttırmak için, hayvan gübresi önemli bir kaynaktır. Anadolu'nun birçok bölgesinde, ısınma amaçlı "tezek" olarak da kullanılan hayvan gübresi, biyokütle enerjisi üretimi için de önemlidir. Hayvancılık istihdam, dışa bağımlılığın azaltılması ve ihtiyaç fazlası ürünlerin ihracı ve döviz girdisi sağlaması yönleriyle de oldukça önemlidir. En önemlisi ise, ülke nüfusunun beslenmesi hususunda dışa bağımlılığı azaltmasıdır. TÜRKİYE, AB'NİN 72'Sİ KADAR KÜÇÜKBAŞA SAHİP Türkiye, toplam hayvan varlığı açısından dünyada 22. sıradadır. AB ülkelerindeki toplam küçükbaş sayısı 75 milyondur. Türkiye, tüm Avrupa'nın 72,1'ine tekabül eden 54,1 milyon küçükbaş varlığı ile Avrupa'da uzak ara 1. sıradadır. Ülkemizin coğrafi özellikleri, tabii bitki örtüsü, mera alanları, sosyo-ekonomik yapısı koyun ve keçi yetiştiriciliği için oldukça uygundur. Bitkisel üretim yapılamayan sahalar, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de küçükbaş besiciliği için ayrılır. Koyun ve keçiler, tarım için verimsiz meralarda, nadas, anız ve bitkisel üretime uygun olmayan alanlarda beslenir. Ülkemizde geleneksel küçükbaş hayvancılık; İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygındır. Doğu Anadolu Bölgesi'nde kış mevsiminin uzun sürmesi, hayvanların daha uzun süre kapalı alanlarda kalması ve daha fazla yem ve saman tüketimi anlamına gelmektedir. Bu durum da besicilik maliyetlerini arttırmaktadır. Marmara ve Ege Bölgesi'nde, küçükbaş hayvancılık, geleneksel aile işletmelerinin yanı sıra, büyük kapalı işletmelerde, çok daha profesyonel yöntemlerle yapılmaktadır. Aile işletmeleri son 30 yılda azalmış, yerini büyük işletmeler almıştır. Islah edilmiş, vitamin değeri yüksek yemlerle beslenen koyunlar, iki yılda toplam 3 defa kuzu vermektedir. Doğumların önemli bir kısmı da ikiz, hatta üçüz olmaktadır. Yaklaşık 4,5-5 aylık olunca kesime gelen süt kuzular, 25-30 kg arasında bütün et vermektedir. İstanbul, Bursa, İzmit, İzmir gibi, ülke nüfusunun önemli bir kısmının yaşadığı Ege ve Marmara Bölgelerinde, koyun besiciliği, daha çok et amaçlıdır. Balıkesir'in kıvırcık kuzusu, lezzetli eti ile haklı bir üne kavuşmuş ve Türkiye'de "Coğrafi İşaret" almış tek kuzudur. Kuzu eti kırmızı etlerin en değerlisidir. Koyun sütü, yağ oranının yüksekliği nedeniyle inek sütünden daha pahalı olup, koyun peynirinin ise ekonomik değeri yüksektir. KEÇİ, ORMANLARIN DÜŞMANI DEĞİL, DOSTUDUR! Büyükbaş hayvancılığın, hatta koyun besiciliğinin dahi yapılamayacağı engebeli ve tarımsal verimliliği düşük olan alanlarda bile yapılan keçi besiciliği, girdi maliyeti en düşük olan besiciliktir. Keçi sütü; peynir, özellikle dondurma yapımında kullanılır ve çok değerlidir. Oğlak eti ise, en sağlıklı kırmızı etlerdendir. Ancak, maalesef toplumumuzda keçi eti ve sütü tüketimi kültürel olarak pek yaygın değildir. Bir dönem, "taze fidanların sürgünlerini yediği" gerekçesi ile "orman düşmanı" ilan edilen ve ormanlık alanlara sokulmayan keçi besiciliği çok geriledi. Ülkemizdeki keçi sayısı 1960'ta 24 milyonken 2009'da 5,1 milyona kadar düşmüştür. Keçiler, orman altı florasını gübresi ile beslemenin dışında, buradaki otları tüketerek büyümesini engellerdi. Orman alanına keçilerin sokulmaması sonucu hayli büyüyen otlar, yaz döneminde kuruması sonucu orman yangınları için uygun ortamı hazırlanmış oldu. Saanen gibi bazı keçi türleri hem daha fazla süt, hem de her doğumda birden fazla oğlak vererek, besicisinin yüzünü güldürmektedir. Yıllar Nüfus Koyun Keçi Toplam 1935 16.158.018 13.591.000 11.761.000 25.352.000 1950 20.947.188 17.256.000 14.180.000 31.436.000 2000 67.804.000 28.492.000 7.201.000 35.693.000 2005 68.860.539 25.304.325 6.517.464 31.821.789 2010 73.724.000 23.089.691 6.293.233 29.382.924 2015 78.741.053 31.507.934 10.416.166 41.924.100 2020 84.680.000 42.126.781 12.342.000 54.112.626 Artış 424 210 4.9 113,4 Türkiye'de yaşanan demografik değişim ve yapılan desteklerin yetersiz kalması sonucu, hayvancılık süratli bir şekilde gerilemeye başlamıştır. 2000 yılı başlarındaki IMF