Niyet bozuk olunca

61 Anayasası da 82 Anayasası da darbe anayasalarıdır; Anayasa Mahkemesi de bu darbe anayasalarının ürünüdür.

Zira, 1960 İhtilali'nden önce Türkiyemizde böyle bir kurum yoktu.

Bütün dünya demokrasilerindeki anayasalar, halkın diliyle yazılmış olup devleti sınırlarlar. Baskıcı ve vesayetçi sistemlerde ise, devletin diliyle yazılmış olup, halka dayatır ve onun hak ve özgürlüklerini kısıtlarlar.

Bu durumun tipik örneği Türkiye'mizdir. Zira mahut anayasalardan yürürlüğe girdikleri günden beri çekmekteyiz. Onca maddelerini değiştirmemize rağmen arzu ettiğimiz demokratik bir anayasaya kavuşamadık. Bunun da yegâne sebebi, anayasalar yazılırken niyetin bozuk olmasıdır.

Diğer bir ifade ile her iki anayasa da darbe ürünüdür ve ruhları bozuktur.

Şu andaki yüksek yargının kendi aralarındaki kavga da mahut 82 Anayasası'nın devlet diliyle yazılmış olmasından kaynaklanıyor. Öylesine muğlak maddeler var ki; herkes kendisine göre yorumlayabiliyor ve birbirlerine zıt hükümler çıkarabiliyor.
Ve sonuçta herkes yine bu anayasaya göre haklı çıkabiliyor.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Bakınız; A. Necdet Sezer'in cumhurbaşkanlığı süresi bittiğinde görevi TBMM Başkanı'na devretmesi gerekirdi, devretmediği gibi altı ay boyunca cumhurbaşkanlığı görevine devam etti. Dedik ya darbe anayasası, isteyen istediği şekilde yorumlayıp hüküm çıkarabiliyor.

Bugün de Anayasa Mahkemesi, bir milletvekili hakkında verdiği 'hak ihlali' kararıyla Yargıtay'la karşı karşıya geldi. Anayasa'daki maddelerin muğlaklığı yüzünden birinin ak dediğine, diğeri kara diyor.

Yüksek yargının bu iki kurumunun çatışması, ister istemez siyaset kurumuna ve toplumun diğer katmanlarına da yansıyor.
Tarihi boyunca darbelerden beslenen ana muhalefet partisinin Genel Başkanı Özgür Özel, ateşe körükle giderek bu durumu 'darbe' olarak değerlendirdi ve meselenin çözümü olan yasa ve anayasa değişikliğine kapıyı kapattı.

Ve; CHP olarak Meclis'te 'oturma eylemi' başlattılar.