Kadına şiddet karanlığı

Rakel Dink'in Hrant Dink'e veda konuşmasındaki iki cümle dinlediğim gün hafızama kazındı. Hiç unutmadım: "Katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim." Hayatımda duyduğum en ağır cümleler arasında 15 yıldır ilk sırada yer alıyorlar. Başka biri söylese, burun kıvırabilme, hatta o acıyla katili mi aklıyor diye düşünme ihtimalimiz var. Ama kocası, alçakça, vicdansızca katledilmiş bir kadının dilinden dökülünce başka bir okuma yapmak gerekiyor. İnsanın canı pare pare yansa da, her birimizin masum birer bebek olarak dünyaya geldiğimiz gerçeği değişmiyor. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamamız gerekliliği de. Dink'in cümleleri bir insanın canını almanın affedilmezliğini tartışmıyor, 'bebekten katil yaratan karanlığı sorgulama' konusunda cesur bir hesaplaşmaya davet ediyor.Bu hafta, MUBI'de Ceylan Özgün Özçelik'in "13", "15" ve "18" filmlerinden oluşan Cadı Üçlemesi'nin ikinci filmi 2022 yapımı "15"yı izlediğimde Rakel Dink'in bu davetini anımsadım. Kendilerine şiddet uygulayan kocalarını öldüren Aylin ve Havva'nın hikâyesini izlediğimde Ne olursa olsun, birer cana kıymış iki katil, kocasından şiddet görmüş kadınlar bile olsalar fark etmez diyerek bütün kapıları sıkıca örtmek mümkün elbet. Mesele, olaya Rakel Dink'in cesaretiyle bakabilmek. Hırant Dink'in katilleriyle Aylin ve Havva'yı aynı kefede değerlendirmek sözkonusu bile değil. İyi katil, kötü katil diye bir ayrım da yapılamaz. Ama işte, tartışılmaz bir gerçeklik var, Rakel Dink'in vurguladığı, hâlâ boğazımı düğüm düğüm yapan, kabulü zor: Katil kim olursa olsun Bir zamanlar bebektiler. Kadınları öldüren erkekler, erkekleri öldüren kadınlar, bir insanın canına kıyan her cins. Hepsi. Bu noktada bir başka gerçeği daha kapkara puntolarla vurgulamak isterim. Günün sonunda erkekler, her ne kadar bir zamanlar bebek olsalar da bu cinayetleri sistematik olarak, "Kaç yıl yatarım, ne zaman çıkarım" hesaplarıyla işliyor. Ve ne yazık ki güçlerini de sorgulamamız gereken karanlıktaki sistemden alıyorlar.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6862993;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6862993;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarfiliz-aygunduzkadina-siddet-karanligi-6862993' });Mektuplarla anlatıyorlarÖzçelik'in belgeselinde, kendilerine şiddet uygulayan kocalarını, 'öldürülmemek' için öldüren iki kadını dinliyoruz. Adalet Bakanlığı izin vermediği için kendi sesleriyle değil, cezaevinden yazdıkları mektuplar üzerinden Hare Sürel ve Gülçin Kültür Şahin'in seslendirmeleriyle. Seslere görsel bir dünya eşlik ediyor belgeselde. Kadınların doğdukları evler, örümcekler, bebekler, mankenler, doğa, çiçekler, kâbus şehirler, kâbus mahalleler, düş şehirler, düş mahalleler Aylin ve Havva'nın hissettiklerini yansıtan.Çocukluklarından itibaren bir Aylin anlatıyor