Tıbbın gelişmesinde İbn-i Nefis gerçeği - 3

İbn-i Nefis yalnız kan dolaşımını keşfetmekle kalmamış, tıb ilminde derya gibi bir ekolün kurucusudur.

Düşünce ve eserlerinde kendisinden önceki hekimlerin fikirlerini olduğu gibi benimsememiş, çok yerde özgür düşünce çerçevesinde deneyler yaparak, hayatı boyunca, ilmî çalışmalarını kesintisiz devam ettirmiştir. Bilgileri kendi fikir süzgecinden geçirerek, yanlış bulduklarını eleştirip reddeder, doğru ve isabetli olanlarını teorik ve pratik yönleriyle geliştirmeye gayret etmiştir.

İbn-i Nefis kaleme aldığı eserlerinde, tıb ilmini detaylarıyla branşlara ayırarak, gelişip ilerlemesine önemli katkılarda bulunmuştur. Organizmanın hastalıklarını sınıflandırarak, korunma ve tedavilerinde önemli ve kalıcı prensipler tarif etmesi, modern tıbba yol gösterici olmuştur. İnsan sağlığının korunması ve hastalıkların genel sıralamasının sistematik hale getirilmesinin sonuçları, bugünün bakış açısıyla değerlendirildiğinde, hayretle gözlemlenebiliyor. Çağdaş tıbbın hastalıkları teşhis edebilmede ulaşabildiği en son metotlardan olan, hastalıkların hangi organın fonksiyonlarının bozulmasından kaynaklandığı gerçeğini temel alan FONKSİYONEL TIP anlayışının temellerine, dikkatle araştırıldığında, İbn-i Nefis'in eserlerinde rastlanmaktadır. Zira, hastalıkların kaynağı organların birbirini etkilemelerinden meydana geldiğini belirtmiştir.

İbn-i Nefis'in eserlerinden en tanınmış olanı el-Mu'cez fit-tıb adlı eseridir. İbn-i Sina'nın el- fit'tıb adlı eserinin özetlenmiş kritiği halinde, rehber bir kitap olarak telif edilmiştir. Eserinin üçüncü ve dördüncü bölümlerinde: "Vücudun hangi organında hangi tür hastalıkların meydana geldiğini, herhangi bir organa bağlı olmaksızın insan vücudunda meydana gelebilecek hastalıkları, sebeplerini ve tedavi yolları hakkında bilgi vermektedir. İbn-i Nefis, ilaç kullanma ve hastayı tedavi etme yöntemi, organların görevleri ve insan vücudundaki fonksiyonlarını izah açısından kendisinden önce gelen tabiplerin tümünden daha üstün bir bilgi düzeyine ve daha büyük tecrübelere sahip idi." (1)

İbn-i Nefis, temel tıp dallarından olan uygulamalı Anatomi (dissection), ilm-i menafiû'l a'za (fizyoloji) ile birlikte göz hastalıkları branşında da uzman bir hekimdir. Tıb biliminin derinliklerinde ileri adımlar atarken fıkıh, siyer ve felsefe alanlarında seçkin eserler bırakmıştır. Özellikle uygulamalı Anatomi çalışmalarında, o zamanda karşılaşılan en büyük zorluk, ceset üzerinde yapılacak çalışmalardaki engellemelerdir. Bu girişimleri engellemeye çalışan alimlere karşı İbn-i Nefis, insan hayatı söz konusu olunca, İslâm'ın prensiplerinin ilm-i teşrihe bir engel koymadığında ısrar etmiştir. Bu düşüncesine kaynak olarak, kendisinden kısa bir süre önce Endülüs'te yaşayan tanınmış İslâm hekim ve düşünürü olan İbn-i Rüşd'ü (1126-1198) gösterebiliriz. Zira İbn-i Rüşd'e göre: "Kainattaki varlık aleminde bulunan eserler, kudretli ve yaratıcı sanatkârlarına delalet ederken, YARATICI SANATKÂRIN (c.c) bilinip, tanınmasını sağlayacaktır. Zira, eseri bilmek en mükemmel derecede yaratıcı sanatkârını bilmeye ulaştıracaktır. Bilmenin en yüksek seviyesine de, yaratıcı sanatkârı bütün hakikatleriyle tanıdıktan sonra ulaşılacaktır. Bilinmesi gereken odur ki, ilm-i teşrih'i (Anatomi) en ileri derecede öğrenen kişinin imanı da, o derecede artacak ve MARİFETULLAH derecelerinde yükselecektir." (2)