Hastalar Risalesi'ni anlamaya doğru: Dokuzuncu Deva

"Ey Hâlıkını tanıyan hasta! Hastalıklardaki elem ve tevahhuş ve korkmak ise, hastalık bazen ölüme vesile olduğu cihetindendir.Ölüm, nazar-ı gaflet ve zahirî cihetinde dehşetli olduğundan, ona vesile olabilen hastalıklar korkutuyor, telaş veriyor. Bil ve kat'i iman et ki, ecel mukadderdir, tagayyür etmez." Dünya misafirhanesine gönderilen insan ile, ölümsüz ve ebedî olarak yerleşmek üzere, bir anlaşma garantisi bulunmamaktadır. Geçici ikametgahında, ebedî hayatın kazanılması gayesiyle hazırlanan imtihanın, başarı ile kazanılması ve rıza-ı ilâhî'ye ulaşılması esas hedef olarak belirlenmiştir. Bu temel noktadan hareketle, insanın en küçük bir faaliyeti, dikkatle izlendiğinden, hastalık ve musibetler karşısındaki sabır ve şükür halindeki davranışları, pozitif değerler sıralamasına alınacağından, imtihanın kazanılmasına vesile olabileceği, ümidi yükselecektir. Ölüm gerçeği ise, dünya hayatına gönderilen insanların, "Her nefis ölümü tadacaktır." (Âl-i İmran: 185) ilâhî fermanıyla, kaçamayacakları ortak bir kaderidir. Ama bu demek değildir ki ölüm korkusu, insanın düşünce fonksiyonlarını ve hayat faaliyetlerini gerçekleştirmeyecek dereceye kadar yoğunlaşması anlamına gelecektir. Aksi halde organizma, hiçbir faaliyeti organize edemez. Hastalık hallerinde, ölüm korkusunun yoğunlaşması, uyarıcı ve uyandırıcı olması gerekirken, organizmanın kendi korumasını unutacak hale ulaşmasına sebep olacaktır. Ahirete imanın yerleştiği bir kalpte, ölümün son değil, daha gerçek ve ebedî bir hayata geçişin kapısı olarak bilindiğinden ve müminin her an gündeminde bulunduğundan, gidilecek âleme hazırlıklı olunmalıdır. Bu açıdan bakıldığında, hastalıklar sebebiyle gelişebilecek geçici sıkıntılardan ve ölümle de sonuçlanabileceğinden, korku ve telaşa düşmeye gerek yoktur. Aşırı ölüm korkusuyla, hayat şartlarının çok zorlaşacağı, adeta yaşanması mümkün olmayacak karamsar bir hâl alacağından, psikolojik bunalımların nedeni olacaktır. Hastalıklar nedeniyle, ruhsal dengenin olumsuz etkilenmemesi için, organizmanın BEDEN-RUH dengesinde bulunması, ibadet ve iman hizmetinde aktif olabilmenin temel şartlarındandır. İnsanın en büyük problemi olan ölüm hadisesini, ehl-i iman için Kur'an'ın nuruyla, müjdeli bir yolculuğa benzeten ve korkulacak bir tarafının bulunmadığını veciz şekilde anlatan Bediüzzaman Hazretleri: "Ey insan! Fenâya, ademe, hiçliğe, zulümata, nisyana, çürümeye, dağılmaya ve kesrette boğulmaya gittiğinizi tevehhüm edip, düşünmeyiniz. Siz fenaya değil, bekaya gidiyorsunuz.