Amerika'dan gelen düşündürücü mektup

Uzun süreden beri haberleştiğimiz Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşayan ve adının yazılmayacağı için sevinecek olan, genç bir okuyucumuz; bitkilerle sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisi konularını içine alan, geniş kapsamlı düşüncelerini bize aktararak, bu konuda fikrimizi sormakta ve yapılabilecek faaliyetlerden bazı ipuçları vererek, faydalı çözümler üretebilmeyi teklif etmektedir.Gelen mektubun önemli bölümünü takdim ediyoruz. "Hocam; modern araştırmalarda bir bitkinin içinde faydalı bir etken madde bulunduğunda genellikle bunu ayrıştırıp, saflaştırma yoluna gidiliyor. Bitkilerdeki diğer zarar verebilecek şeylerin önüne geçmek için de yapılıyor bu. "Ama klâsik tıpta bir bitkinin bünyede oluşturacağı etki gene başka bir bitkiyle karışım oluşturup, engelleniyor. Hem de etkisi arttırılmış oluyor. O yüzden daha çok ilâç tarifleri bu yönde gibi sanki. Yani meseleyi incir ve zeytinin aynı âyette beraber geçmesine kadar götürme bile olabilir. Bir de Bişr bin Haris'in, Tabip Abdurrahman ile konuşmasında vardı galiba böyle tarifler. Ne dersiniz "O zaman hastalık tariflerini ve modern laboratuvarları, bu temelden yeniden yorumlamak, işi tekrar ele almak gerekir. Çünkü, bir hastalık çoğu zaman tek bir organla ilgili olmuyor. Bir bitkideki muhtevaların sayısı ve oranı, bize hastalığı anlamaya da yardımcı olabilir. Madem her ikisini de, YARATAN AYNI ZAT. Çünkü, şu anda tıpta branşlaşmadan dolayı, meseleler kısır döngüye girmiş sanki. Ben hep merak ederdim; çayda da kafein var kahvede de. Ama neden ikisinin etkisi vücutta farklı diye. Kafamda böyle bir şey şekillenmeye başladı. "Ama güzel de bir keşif alanı olur. Size danışmak istedim. "Bu konu, başka bir şey okurken dikkatimi çekmişti. Tabiî olup da, uyuşturucu olarak kullanılan maddeler, aslında damıtılmadan, bitki bütün olarak alındığında, çok faydalıymış. Ama alıp, damıtılarak 1 ton bitkiden 1 kilo etken madde olunca uyuşturucu ve zararlı oluyormuş. Bir de o etken maddenin, gene başka bitkilerle bir düzene sokulması meselesi var. Yani, iki uçlu karışımlar. Ama asla DÜZENİ BOZMAMAK veya YIKICI MÜDAHALE olmamalıdır." İnsan sağlığına bilimsel destek ve geniş halk topluluklarına faydalı olacak böyle bir faaliyetin, Türkiye ekonomisine de sağlayacağı desteğin, umulanın çok üzerinde olacağı açıktır. Dağ, ova ve yaylalarımızda bulunan, yüksek sayıdaki bitki örtüsü çeşitlerinin, bilimsel ölçülerle tesbit edildikten sonra, FİTOTERAPİ (bitkilerle tedavi) alanında değerlendirilmesi gerçekleştirildiğinde, buna paralel olarak taşradaki işsizlik problemine az da olsa, bir çözüm ve ailelerin bütçelerine de, sermayesiz bir katkı sağlayacaktır. Tıbbî bitkilerin sağlık alanında kullanılmaları, insanlık tarihi kadar eskidir. Şifalı bitkilerden, çeşitli metotlar uygulanarak günümüz ilâç endüstrisinde de, çok geniş ölçülerde faydalanılmaktadır. Sağlığa destek veren bitkiler yönünden, Türkiye coğrafyası bitki çeşitliliği ve sayısı bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir. "Türkiye'de 12.000 dolayında bitki türü vardır; bunların 3900'dan fazlası sadece ülkemizde yetişmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO-DSÖ) tarafından 21.000 bitki türü ilâç hazırlamak için uygun bulunmuş, dünya nüfusunun 70'nin bitkisel tıbbî maddeleri kullandığı ifade edilmiştir." 1 Bu pencereden bakıldığında Türkiye coğrafyası, fitoterapi faaliyetleri için ham madde olarak işlenebilecek tıbbî bitkiler hazinesidir. Yer üstünde bekleyen ve yeterince değerlendirilemeyen bu