Sıradanlaştırılıp değersizleştirilen 100. yıl kutlamaları

TRT, "İyi ki varmış!" dedirtecek bir kararla Cumhuriyet'in 100. yıl kutlamalarını ertelediğini duyurdu. "Tarafsız" bir kamu iktisadi kuruluş niteliğini çoktan yitirmiş TRT, bu kararıyla siyasi rejimi sıkıntılı takiye halinden kurtarırken, diğer yandan ülkeyi uyandırıyordu. Hemen tepkiler gelecekti.

AKP siyasi iktidarı Covid-19'dan, her türlü doğal yıkıma kadar uzanan aralıktaki olayları Allah'ın bir lütfu görme alışkanlığını edinmişti. Çıkmaza soktukları ülke yönetiminde bu kez İsrail-Filistin kavgasını Cumhuriyet kutlamalarını erteleme, dahası hiç yapmama bahanesi olarak kullanacaktı.

Aslında bunda şaşılacak bir yön yoktu. AKP iktidarı çok uzun süredir resmî bayram kutlamalarını bağlamından koparmış, değersizleştirmişti. Devletin öncülüğünde kutlanmayan 100. yıl da, her türlü takviminin içine yerleştirilmiş sıradan bir etkinlik gibi görülmekteydi. Aktivitelerine isim, başlık sıkıntısı çekenler 100. yıla sarılmıştı.

Bir Amerikan kahve firması kullanıp atılır bardakların üstüne sloganlar yerleştirirken, bir diğer ilçe belediyesi düzenlemekte olduğu uluslararası caz festivalini istiklal marşı ile açıp, sıraları dolduran yabancı izleyiciye 100. yıl kutlaması olarak Türk bayrağı sallatmıştı. Yine üniversiteler, etkinlik takvimleri dolsun diye rutin sanatçı anmalarını 100. yıl bağlamında gerçekleştiriyordu.

Oysa Cumhuriyet'in 50. yıl kutlamaları çok daha farklı olmuştu. 30 Mart 1973 tarihinde, "Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşunun 50. Yılının Kutlanması" adıyla çıkarılan kanun gereği il ve ilçelerde uzun döneme yayılan aktivite ve törenler yapılmıştı. O dönemde bırakın parti devletini(!) devleti yönetecek siyasi parti bile çoğunluğu alamamış, ülke yönetimi atamayla iş başına gelen Naim Talû başbakanlığındaki koalisyon hükümetine kalmıştı. Böylesi bir Türkiye'de yurt düzeyinde çok coşkulu kutlamalar düzenlenmişti.

Cumhuriyetimiz için "Yolun yarısı" sayılan 1973 yılında dünyada özgürlük rüzgarları esmekteydi. Vietnam Savaşı'nın sonuna gelinmekte, barış ve refah dönemi ülkelere yansımaktaydı. Zaman içinde yerleşip oturacağı varsayılan demokrasimiz ise bir türlü yeşerememiş, dünya egemenlerinin ülkemize dair planları henüz raflardan çıkmamıştı.

Ilımlı mı ılımsız mı olacağına karar verilmeyen bir İslam Cumhuriyeti kurgusundan halkın haberi yoktu. AKP'nin öncülü olan Milli Görüş'ün lideri Necmettin Erbakan'ın 1994 yılında dile getirdiği, tartışma götürür, "