Hızır'ın malları

Yavuz Sultan Selim diyorum, eğer 1515 yılında paşalarını uçakla keşife gönderebilmiş olsaydı doğu seferine kalkışmazdı. Bir saatlik uçak yolculuğu sonrası aşağıdaki geçit vermez Dersim coğrafyasını gören bir kurmay, hiç savaşmadan orayı otonom bölge ilan ederdi.

Nitekim, başına buyrukluğa uygun bir coğrafya olan Dersim o tarihte otonom bırakılsa da, ilki 1840'lardaki ulusalcılık akımlarının etkisiyle olmak üzere birçok kez zaptedilmeye(!) çalışılmış. Osmanlı, merkezi yönetimi güçlendirmek için paşalarını oraya göndermeyi denemiş. 19. yüzyıl sonunda Trabzon'dan petrol getirip ormanları yakarken, yağmur olup akarak yangını söndüren Hızır, Alevilerin imdadına yetişmiş

Birçok inanışta olduğu gibi Alevilikte de, umudun, geleceğin, kimsesizlerin simgesi olan Hızır, onların en büyük kutsallarından birisi haline gelmiş. Tanrı'nın, Hızır'da kendi varlığını gösterdiği varsayılmış. Alevilikte doğa, dua edilebilen bir kutsal alan olarak görülmüş. Aleviler su kaynağına, ağaca, kayaya bir hikaye oluşturup, ona değer yüklemişler. İnanç sistemlerini günümüze bu yolla da taşımayı denemişler. Dağ keçisine, kekliğe, yılana Hızır'ın malları olarak bakmış, onları korumuşlar.

Otoriteden uzak, erişilmez, aynı zamanda korunaklı bir coğrafyada yaşayan Dersim Aleviliği, bir kültürel inanış sistemi olarak kuşaklar boyunca aktarılmış. Cemevleri'ndeki Dedeler sosyal döngüyü korumak ve inancı yaygınlaştırmada önemli görevler yüklenmiş, cem bağlamışlar. Müsahiplik denen ahiret kardeşliği, can yoldaşlığı ile güçlü kalmanın yolları aranmış, dayanışma sağlanmış.

Dersim şimdi de aynı. Dağlar biraz daha fazla geçit verse de hâlâ ulaşılmazlığı ve yoksunluğu ile günümüz Türkiye'sinden ayrışıyor. Belki biraz hayvancılık, arıcılık; o kadar. Bunların dışında bölgede işsizlik hakim. Kayyumun makyaj niyetine yaptığı yatırımlar Tunceli halkını etkilemiş. Kayyumun bıraktığı borcu devralan şehrin seçilmiş Belediye Başkanı Maçoğlu'nun bir büyük şanssızlığı da, şehre gelen konuklarca türbedar gibi ziyaret edilme isteği. Tunceli halkı faturayı, Maçoğlu'nu medyatik olmakla suçlayarak kesiyor.

Konuklar demişken; Dersim son yıllarda turizmle tanışmaya başlıyor. Kültür turlarında yöre halkına söz verilip, onların aracılığıyla tanıtım öne çıkarılmaya çalışılıyor. Yiyecek sektöründe yemeğin tarifi verilirken, imam tarihi camiyi anlatıyor. Diğer yandan bölgenin köklü inanç sistemi olan Alevilik, en büyük tanıtım öğesi olarak Cemevi ziyaretlerinde konukların bilgisine sunuluyor.

Şehrin ortasındaki buluşma alanını Palavra Meydanı olarak isimlendirecek; şehrin delisine ölümünden sonra heykel dikecek; it dalaşına giren kulağı küpeli iri köpekleri soran yabancıya, "Karşıt görüşlerin kavgasıdır" yanıtını verecek kadar mizah görüşü olan Tunceli halkı, ilk bakışta sert gelen görünüşleriyle de konuklarını ağırlamaya hazırlar.

Sorun, gelişmekte olan turizmin bölge halkını ve doğayı ne ölçüde dejenere edip etmeyeceği konusunda düğümleniyor. Turizmin gereği olan servis sektörünün kalitesini henüz tutturmamış olan, bunun yerine internet aracılığıyla, muhatabını görmeden "