Derna'nın trajedisi

7,2 büyüklüğündeki Fas depreminin yarattığı yıkım Batı medyasında çabuk ve yoğunluklu olarak yer almıştı. Yıkımın ardından 27 saat geçmemişti ki bu kez Libya'daki sel felaketi ajanslara düştü. İlk kayıp olarak, korkunç bir sayı olan 5 bin kişi verilmişti. Ne tuhaftır ki Libya'daki felaket, başlangıçta Fas'taki deprem kadar Batı medyasında geniş yer almamıştı.

Derna'yı vuran Daniel isimli kasırganın uyarısını Libya otoritesi aslında 72 saat önce yapmıştı. Yunanistan'a büyük yağış bırakan alçak basıncın, denizdeki yüksek basınç ile birleşip Libya kıyılarını kasırga şeklinde vuracağı biliniyordu. Yunan meteoroloji uzmanlarının İbranice'den alıp adını verdikleri ve "Beni tanrı yargılar!" anlamına gelen Daniel'in, denizden gelerek tahribat yaratacağı öngörülüyordu. Daniel ters gösterdi; Derna vadisi boyunca akan aynı isimli nehrin üstündeki iki barajı patlatacak yoğunluktaki korkunç yağmurlar, dağlardan gelerek şehre aktı.

Daha önceki yıllarda benzer felaketi yaşamış olan şehir halkı yalnızca sel sularının yaşamı etkileyeceğini zannediyordu. Kil yani çamur bir arazi üzerine, 50 yıl öncesinin eski teknolojisiyle Yugoslavlar tarafından kurulmuş olan barajlar, suyla beraber 50 yıl boyunca biriktirdikleri çamur ve birikintiyi de taşımışlardı. Şehre yalnızca bir kilometre uzaklıkta olan ikinci ve büyük barajın patlamasıyla, gece saat 2'de uykularındayken üstlerini örten çamur tabakasıyla binlerce insan denize sürüklenmişti. Son tahminler ölü sayısının 20 bin olacağı şeklindeydi.

Batılı ajanslardan yorumcular trajediyi anlatırken gözlerini patlatarak Libya'nın bölünmüşlüğünden, özellikle Derna'nın da bulunduğu doğu Libya'nın, dünya ülkeleri tarafından tanınmayan Hafter liderliğinden yakınıyorlardı. Çok uzun yıllar süren Kaddafi yönetiminden sonra radikal İslamcıların eline geçen Bingazi başkentli doğu bölgesinde altyapının neredeyse çökmüş olduğundan, hiçbir yatırımın gerçekleşmediğinde bahsediyorlardı. 2011 yılında NATO destekli iç savaş sonrasında Libya'nın bölünmesinde Batı'nın hiç rolü yokmuşçasına, Fas depremine gösterdikleri insancıl davranışı sergilemek yerine siyasi rejimi suçlama yoluna gidiyorlardı.

Roma İmparatorluğu zamanında Libya kelimesi aslında Afrika'nın tamamı için kullanılmaktaydı. Yaklaşık yedi yüz yıl boyunca Roma sınırları içine kalan Libya'nın bir kıyı kenti olan Derna, bu dönem boyunca refah içinde yaşamış olmalıydı. Batıdaki Tripoli'den buğday, altın ve esir (!) Avrupa'ya aktarılırken, Derna'nın bulunduğu doğu bölgesinden de üzüm başta olmak üzere sebze meyve ve hayvan ticareti sürdürülmüştü.

Derna halkının karşılaştığı ilk büyük felaket milattan sonra 365 yılında Akdeniz'in derinliklerinde oluşan bir deprem oldu. 8,5 şiddetindeki deprem büyük bir tsunami yaratacak ve şehir sular alında kalacaktı. Ne ilginçtir ki bu felaket sonra bölgenin yönetimi bugün olduğu gibi yine ikiye ayrılacak, Derna doğuda kalacaktı.