Cumhuriyet laikliktir

Cumhuriyet, hükümet veya devlet başkanının halk tarafından, belirli bir süre için, belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Milletin, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli bir süre için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı bir idari yapıdır. Dolayısıyla gücünü halktan alır.Cumhuriyet özgürlük ve eşitlik gibi iki ana kavrama dayanır. Bundan başka yasama, yürütme ve yargı organları gibi temel kurumları içinde barındırır. Bütün bu organların birbirinden ayrılığı ilkesi vardır. Buna kuvvetler ayrılığı denir. Yani hiçbir güç, ne parlamentoya yasa çıkarma konusunda emir verebilir ne de peşinen insanları suçlu addedebilir.Cumhuriyet rejimi bireylerin toplumsallaşmasında kurumları öne çıkarır. Kurumsalığı rejimin teminatı olarak görür. Devleti tek başına yönetmeye kalkan bir kişi ya da sınıfa karşı devleti ve halkı koruyanın bu kökleşmiş kurumlar olduğunu belirtir. Demokrasi ise devletin karşısında bireyin haklarını, azınlık haklarını, ibadet özgürlüğünü savunan bir yapıya dönüşmüştür. Cumhuriyet ve demokrasi birbirini besleyen resimlerdir.Her cumhuriyet demokrasi değildir. Her monarşi de diktatörlük değildir. Örneğin, İngiltere bir monarşidir ama demokrasi vardır. İran Halk Cumhuriyeti ise bir İslam Teokrasisidir. Demokrasi yoktur.Cumhuriyet her vatandaşın söz söyleyebilme yetkisinin olması demektir. Bunu sağlamanın, garantiye almanın en önemli aracı parlamentodur. Parlamento demek, ülke içinde alınan kararların bir kişinin kararları olmasını engellemek demektir.Atatürk Cumhuriyeti ile din tarım toplumu yerine, çağdaş, ulusal, endüstriyel bir toplum yaratıldı. Cumhuriyet kazanımları olan fırsat eşitliği ve sosyal adalet, özellikle sağlık, eğitim ve konut edinme hamleleri ile sağlanmıştı.Ama en önemli cumhuriyet kazanımı laikliktir Cezayirli Profesör Abdi'ye göre laiklik, "bireyin egemenliğinin, yani kendini yönetebileceğinin farkına varmasıdır." Ona göre, laik birey özgürlüğünün farkındadır. Kul, mürit ya da tebaa değildir, yurttaştır. Hurafeler gibi, gerçekle bağdaşmayan söylemler değil, gerçeğin bilgisi insanı özgürleştirir.Laiklik Avrupa'da Rönesans ve özellikle Reform sonrası gelişir. Otuz Yıl Savaşları sonrası gidilen Vestfalya Barışı ile din değil, devletlerin çıkarlarının söz konusu olduğu anlaşılır. Böylece devlet yönetimi dinin baskısından kurtulmuştur.Laiklikte kamu,