'Yüzüncü Yıl'da Üçüncü Savaş simülasyonları

"Eğer yeterince cesaretli ve özgüvenli olursak (ABD'yi kast ediyor) dünyayı daha önce hiç olmadığı şekilde bir araya getirebiliriz. Yeni bir dünya düzenine ihtiyacımız var." ABD Başkanı Joe Biden, 21 Ekim.

"Yardım gemisi göndermek varken, uçak gemisi, savaş gemisi göndererek, hangi lobilere hizmet ettiklerini açıkça ortaya koyuyorlar. Ateşkes için daha kaç çocuk ölmeli! Bizim yegâne pusulamız vicdandır, merhamettir. Bizim için Gazzeli, Filistinli, Suriyeli çocuklarla, açık söylüyorum, İsrail'deki çocuklar arasında hiçbir fark yoktur." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Ekim.

"Bölgemiz, tam manasıyla bir dönüm noktasındadır.
İçinde bulunduğumuz konjonktürden ya daha büyük bir savaşa ya da daha büyük bir barışa gideceğiz."
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 25 Ekim.
BÖLGEMİZDE SAVAŞ İSTİYORLAR
Erdoğan, Fidan ve Biden'ın İsrail-Hamas Savaşı bağlamında kurduğu yukarıdaki cümlelerin; dünyada ve özellikle de bölgemizde birikmiş ve artık son raddesine gelmiş bir kavga enerjisiyle derin biçimde bağlantılı olduğunu görmezden gelirsek hesabı baştan yanlış yapmış oluruz.
İlk iki savaşı, 20. Yüzyıl'ın ilk yarısında Avrupa'da başlatan Batı idi. İlk savaşı; o zamanlar bizim toprağımız olan coğrafyalara da yaydılar, o toprakları kaybettik. Geçmiş, geçmişte kaldı.
İkinci savaşta Avrupa'yı harabeye çevirdiler, bütün insani değerleri ayaklar altına aldılar; soykırım yaptılar. Şimdi onların soykırım yaptığı ırkın torunları, gelip bizim mahallemizde soykırım savaşı yürütüyor. Ve Batı; Üçüncü Dünya Savaşı başlarsa bunların coğrafyasından, en azından komşularından başlasın diyor. Yağma Hasan'ın böreği!
Yüzüncü Yıl'a bugün itibarıyla girdik. Yüz yıl önce iki büyük savaştan çıkıp kurdu atalarımız bu ülkeyi. Yıllardır şunu yazıyorum: "Yüzyıl, devletlerin ömrü için bir politik eşik olarak kabul edilmesi açısından önemlidir. Bunu, siyaset bilimi ilkeleriyle matematiksel formül gibi izah etmek mümkün değil elbette. Gelgelelim bir ülkenin, kuruluşunun yüzüncü yılını tamamlaması, yani milletin arketipsel, mistik ortak değerlerinin, bir başka deyişle bekasının sigortası olan kolektif ruhunun yansıdığıyansıtıldığı devletin ömrünün yüz yılı aşması kritik bir milattır" diye.
İşte böyle bir miladın başlangıcında bizi yine savaşla tehdit ediyorlar. 16 Mayıs 1919'da İstanbul Karaköy'den Bandırma Vapuru nasıl çıktıysa, bugün de 100 tane donanma gemimiz İstanbul Boğazı'ndan geçecek. Artık 100 ya da 104 yıl öncesine göre çok daha güçlüyüz. Samsun'da bir İlk Adım Anıtı vardı, Cuma günü Karaköy'e de yerleştirildi. İstanbul Valisi Davut Gül, anıtın açılışında önemli bir şey söyledi. "Bu vatanın tesadüfen elimize geçmediğini bilmemiz gerekiyor" dedi. Hayatta hiçbir şey tesadüf değil de, bu coğrafyada ayakta kalmak hiç değil. Vali Gül, "Birlik ve beraberliğimizi güçlendirerek Türkiye Yüzyılı'nın sonunda dünyanın 10 güçlü ülkesinden biri olduğumuzu torunlarımız, yavrularımız görmüş olacak" dedi. Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız'ın şu cümlesi de bugünle, konumuzla doğrudan bağlantılı: