Masonluğun 21. yüzyıl uykusu

Nobel Edebiyat Ödülü'nün bütün edebi ve siyasi kriterlerine haiz olduğu halde bir türlü Nobel alamamış Yahudi kökenli Amerikalı yazar Paul Auster'ın Şans Müziği adlı romanında bütün parasını ve daha beteri özgürlüğünü kumarda kaybettikten sonra kölelikten kurtulmak için duvar örmek zorunda kalan bir adamın hikâyesi anlatılır.
Alacaklılar, kahramanımız Nashe'i, beden gücünden yararlandıktan sonra serbest bırakmaya karar vermişlerdir ve Nashe özgürlüğüne kavuşmak için taş duvar örmeye başlar. Auster'ın işte bu satırlarındaki duvar imgesi Masonluk'a ve Masonlar'a bir göndermedir. Zira Mason kelime anlamıyla duvar işçisi ya da duvar ustası demek.
Masonluk tarihi açısından bakılırsa 18. Yüzyıl resmi kuruluş, 19. Yüzyıl yükseliş, 20. Yüzyıl duraklama ve 21. Yüzyıl uyku evresidir. Masonluğun kısa mazisine bir göz atalım: Her ne kadar Masonluğa giriş şartnamelerinde loca üyeliğinin kariyer basamaklarını hızla tırmanmak için kullanılamayacağı belirtiliyor olsa da Masonlar, Osmanlı ve cumhuriyet devrinde hep etkin mevkilerde bulundular.
MASONLUK BATILILAŞMA İLE POPÜLERLEŞTİ
Türk masonluğu, 18. yüzyılın başlarında Osmanlı'nın 'Batılılaşma' çabalarının da yoğun olduğu bir dönemde Batı'dan ithal bir gizli örgütlenme olarak kuruldu.
Osmanlı ve Türkiye'de Masonluk tarihini, 1928 yılından itibaren otuz yıl süreyle soruşturan Üstadı Azam Kemalettin Apak'ın 'Türkiye'deki Masonluk Tarihi' adlı kitabına göre Osmanlı'da ilk Mason locası Sultan Üçüncü Ahmet (1703-1730) döneminde İstanbul'da kuruldu.
Osmanlı'nın payitahtı İstanbul'da Masonlar ilk derneklerini kurarken İngiltere'de de aynı tarihlerde eylemci (operatif) Masonluktan düşünsel (spekülatif) Masonluğa geçiliyordu. Böylece Masonluk, Osmanlı'da aşağı yukarı Batı ile eş zamanlı olarak örgütlendi. Apak'ın kitabına göre ilk Türk Masonları Yirmisekiz Mehmet Çelebizade Sait Çelebi ile matbaayı Osmanlı'ya getiren İbrahim Müteferrika idi. İlginç olan bu isimlerden ikisinin de birer devşirme olmasıydı. Çelebizade Sait Çelebi Mason olduktan sonra kariyer basamaklarını büyük bir hızla tırmandı ve 1755 senesinde vezirlik payesinde paşa oldu.
Yine Apak'a göre Osmanlı'nın ilk Masonlarından olan Kumbaracı Ahmet Paşa da (1675-1742) gerçek adı Comt de Bonneval olan bir Fransız kontu idi. Kont, Kral 14. Louis döneminde uğradığı hakaretten ötürü yurdunu bırakıp Osmanlı hizmetine girmişti.
Masonluğun siyasi gücünü anlamak için Mason belgelerine göre Osmanlı ve cumhuriyet devrinin bazı önemli Masonlarını da sıralayalım:
Osmanlı sadrazamları Sait Halim Paşa, Mustafa Paşa, Ali Paşa, Keçecizade Fuat Paşa, Mithat Paşa, Ahmet Vefik Paşa, Mehmet Rüştü Paşa, İbrahim Hakkı Paşa, Tunuslu Hayreddin Paşa; Ahmet İzzet Paşa, Talat Paşa, Cemal Paşa, Cavit Bey, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, sonradan Bahriye Nazırı olacak Cemal Paşa, Faik Süleyman Paşa, İsmail Canbolat, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin önderleri Mithat Şükrü Bleda, Kazım Paşa, Manyasizade Refik, Kazım Nami Duru, Binbaşı Naki, Drama Jandarma Kumandanı Hüseyin Muhittin; Osmanlı aydınları şair Namık Kemal, şair ve vali Ziya Paşa, düşünür-yazar Şinasi, Ali Süavi, ilk Türk gazetecilerden Agâh Efendi, Kızılay'ın kurucularından Makro Paşa, matbaanın kurucusu İbrahim Müteferrika; Üçüncü Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakanlar Rauf Orbay, Ali Fethi Okyar, Hasan Saka, Refik Saydam, Suat Hayri Ürgüplü, Naim Talu, Bülent Ulusu; cumhuriyet döneminin istihbarat servisi Milli Emniyet Hizmeti'nin Reisleri Celâlettin Karasapan, Ziya Selışık, Hüseyin Avni Göktürk ve Ahmet Salih Korur. Böyle uzayıp gidiyor bu.