Bir milli güvenlik meselesi olarak tarım

Narenciye, pamuk ve karpuz... Uçsuz bucaksız narenciye bahçeleriyle dolu olduğu için turuncunun muhtelif tonlarıyla, bir zamanların 'beyaz altın'ı pamuğun başkenti olduğu için beyazın 'kar' olanıyla ve hem yurtiçi pazarına satılan, hem de ihraç edilen karpuzun tescillisini ürettiği için de yeşilin alacalısıyla örtülü Çukurova'da tarla ve bahçelerin renkleri bu yıl değişmeye başladı. Ekilen ürün kalemlerindeki bu büyük değişikliği, kuş bakışı bile görmek mümkün. Bu yıl çiftçiüretici, girizgâhtaki üç kalem üründen ikisinin yanı sıra örtü altı yetiştiriciliğiyle üretilen domates, salatalık gibi sera ürünlerini bir kenara bırakıp daha ziyade kuru gıda ve yağ ürünlerine yöneldi. Halen, daha doğrusu eskiye oranla daha fazla ekilen tek ürün var, o da pamuk. Dolayısıyla Adana; yine, yeniden pamuğa dönüyor diyebiliriz. Şu sıralar Çukurova tarlalarına kuşbaşına baktığınızda mısır, ayçiçeği ve pamuk ekimlerinde (her üçü de ilkbahar ekimi yapılan ürünler) gözle görülür bir artış söz konusu. Bir ziraat mühendisi olan ve uzun yıllardır Adana'da damla sulama işiyle iştigal eden amcamın oğlu Malik Ünlü'nün sahadan aktardığı bilgilerden biri bu. Bunun sebebini sordum emmioğluna. Basitçe şöyle izah etti: "Artık üretici, gübre başta olmak üzere girdi maliyeti yüksek olan karpuz gibi ürünlerden ve sera ürünlerinden uzak duruyor. Gübrenin geçen sene kilosu 1,6 TL idi, bu sene ise 14 TL. Gübreye yaklaşamıyor çiftçi. Sera ürünlerinde damla sulama sistemleri de işçilik bir yana malzemeden ötürü büyük maliyetler çıkarıyor. Damla sulama malzemeleri de dövizle geliyor çünkü. Bu iki sebep çiftçiyi, yeni ürünlere yöneltti. Bölgemizde tarımın çehresi yavaş yavaş değişmeye başladı. Bunu sahada gözlemlemeye başladık. Bu ilkbahar farklı ürünler ekildi. Kıştan buğday eken de çok oldu. Çukurova, tahıl ürünlerine de uygundur, ama mesela buğday çok tercih edilmezdi, buğday ekiminde de artış var. Tarım piyasası, kendisine farklı bir üretim modeli arıyor diyebiliriz. Daha bilinçli ve teknolojik bir üretim modeli... Devlet desteği de gerekiyor, ancak gidişatı yine kuvvetle muhtemel piyasanın kendi koşulları belirleyecektir." HER BÖLGEYE SPESİFİK ÜRÜNLER EKİLMELİ Adana'nın pek çok bölgesinde ayçiçeği ve özellikle mısır ekiminin arttığını başka kaynaklar da doğruluyor. Ekimde mısırın özellikle tercih edilmesinin bir sebebi de yem hammaddesi olarak üretimine en fazla gereksinim duyulacak tahılın mısır olması. Ülkemizin, pandemi ve kısmen de Rusya-Ukrayna Savaşı'nın etkisiyle ayçiçek yağı başta olmak üzere yan ürünlere de ihtiyaç duyduğu ve bundan sonra daha fazla duyacağı muhakkak. Ama bu ekimlerin ihtiyaçtan değil, mecburiyetten yapıldığını görmek gerekiyor. Bu kış Adana'da kimi ürünlere don vurduğu ve ayrıca turfanda ürünlerin bir kısmının tarlada kaldığı da sır değil. Yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, Kahramanmaraş doğumlu olsa da yıllarca bölgede kaldığı için Çukurova'yı en az bir Adanalı kadar iyi bilen bir isim. Bu nedenle mısır, ayçiçeği ve buğday gibi yurdumuzun farklı yörelerinde de yetişenyetişebilen ürünlerden ziyade narenciye, pamuk, karpuz ve sera ürünleri gibi Çukurova'ya özgü ürünlerin ekiminin teşvik edilmesi gerekiyor. Şehirlerin kendi doğalarına göre tarımsal ekonomi ve tarıma dayalı sanayii ekonomisine geçmesi post-pandemi döneminin koşulları göz önüne alındığına Türkiye açısından bir milli güvenlik meselesi haline geldi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çiftçilere yönelik "Ekilmedik bir karış yer bırakmayın" sözleri de bunun göstergesi. Tarım ve Orman Bakanı Kirişçi de, 11 Mart'ta Adana'da bir etkinlikte yaptığı açıklamada, "Aslolan bizim gıdamızdır ve bu gıdayı üreten tarım sektörüdür. Gıda güvenliğinin milli güvenlikten hiçbir farkı yoktur" demişti. Tarımsal kalkınmada pilot bölgeler belirlemenin orta, uzun vadede pek çok yararı var. Çukurova Kalkınma Ajansı'nın da katkılarıyla Adana, bu pilot bölgelerden biri olmalı. Şehirlerin geçmişteki üretim alışkanları ve ilişkileriyle de bağlantılı doğasının ekonomik sonuçları belirleyici olabiliyor. Bu durumda şehirlerle ilgili üretim stratejisi de politik, stratejik bir mesele haline geliyor. Halkın pandemi sonrasının zorlu ekonomik koşullarında enflasyon ve fahiş fiyat baskısı altında ezildiği bir dönemde bölgesel ekonomik kalkınma modelleri üzerinde çalışmanın uzun, orta, hatta kısa vadede Türkiye'ye katacağı çok şey var. Öncelikle iç piyasaya yetecek tarımsal üretim ve sonra istihdam, bunların başında geliyor. ÜRETİMDEN SATIŞA DEVLET MÜDAHALESİ Adana da dâhil pek çok tarım bölgesinde domates, salatalık gibi son dönemde fiyatları kat be kat artan ürünlerin ekimi de gerçekleşiyor elbette. Ancak bu ürünler, gübre başta olmak üzere girdi maliyetleri yüksek olduğu için iç piyasaya verilmek yerine ihraç kalemleri olarak görülüyor ve öyle de işlem görüyor. Hâlbuki tarımda ihracat önceliğimiz değil, öncelik iç piyasa. Gübre neden bu kadar pahalandı sorusunun ise net bir cevabı yok. Türkiye, gübre de üreten bir ülke. Gerçi gübre ihtiyacının yarısı ithalatla karşılanıyor, ama yine de ürünün yerli üretimi de olduğu halde gübrenin altınla, dövizle yarışır hale gelmesini, konunun uzmanları; ülkemizin kimyasal gübre hammadde kaynaklarına sahip olmamasıyla izah ediyorlar. Ancak bu da fahiş artışları izah etmeye tam olarak yetmiyor. Dünyada pandemi sonrasında oluşan 'kıtlık kapıda' psikolojisinin tarımsal girdilerin maliyetinin katlanmasında rolü var. Yani piyasanın genelinde