Hüzünle Akrabalığımız Var

İnsan içgüdüsel olarak acıdan kaçınır, acıyla yüzleşmek istemez. Ancak her zerresi çileyle yoğrulan dünya hayatında hiçbir canlının acıdan kaçma şansı yoktur. İnsanın hüzünle akrabalığı ise doğduğu gün başlar ve hayat boyu devam eder. Mevlana ney metaforunda insanın hüzne yakınlığını gurbetle ilişkilendirir ve kamışlıktan koparılıp gurbete sürüklenen neyin öz yurduna olan özlemini dramatik bir ses tonuyla aşikâr ettiğini belirtir Ney vatanına, koparıldığı kamışlığa hasrettir ve hüznünü sesine yansıtarak duyurmaya çalışmaktadır. Tıpkı bunun gibi insan da öz yurdundan dünyaya indirilmiştir ve burada gurbettedir, gurbetteki insanın acı sı ancak gurbet sona erdiğinde biter. Gurbet bir yolculuktur ve içinde hüznü, yoksunluğu, acıyı ve özlemi barındırır. Hüzünle dert aynı değildir. Hüzün bir özlemin, bir kopuşun sancısıdır dert ise kişinin fani dünyada maruz kaldığı acı ve mahrumiyetlerin sonucudur. Hüzün sevilen varlığa ve cennete olan özlemin diğer adıdır ki, kişiyi vuslat dışında hiçbir şey teskin edemez. Dert ise fani dünyanın insanın omuzlarına bıraktığı yoksulluk, hastalık, ayrılık ve yaşlılık gibi yüklerdir ve bu ağır yük sabırla hafifleyerek sevgiye dönüşür. Hüznün sonundaki vuslatı tahayyül edip kendinizi teskin ettiğiniz gibi dertlerinizi de sabırla savıp kazanca dönüştürebilirsiniz, bu pekâlâ mümkün... pushfn('ads'); Dert fani dünyanın yolcularına sardığı bir yüktür ve sabrı kuşanarak bu yükü kazanca çevirebilirsiniz. Sabırla savdığınız acınız sizin kazancınız olur, umudunuz olur ve terkinize koyduğunuz azığınız olur. Fakat kapıyı yanlış anahtarla açmaya çalıştığınız için yükünüz daha da artıyor ve sükûnete ulaşamıyorsunuz. Oysa dert neredeyse dermanı da oradadır, acınızın ardından neşeye açılan bir kapı mutlaka vardır ve o kapı aldığınız nefes kadar yakınızdadır Unutmayın fani dünyanın bulaştırdığı derdin çaresi manevi dünyada saklıdır ve bu saklı hazineye