Ulusal zorbalıkla mücadele çağrısı

CEDAW, Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi, Türkiye'nin de halen taraf olduğu, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilen ve taraf devletlere kadına karşı her türlü ayrımcılığı ortadan kaldırma yükümlülüğü getiren bir uluslararası sözleşme. Sözleşmedeki yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği 23 bağımsız uzmandan oluşan bir komite tarafından denetleniyor ve komite de belirli aralıklarla bu hususta üye devletlere ilişkin çeşitli raporlar yayınlıyor. İşte bu raporlardan Türkiye'ye dair biri, 4 Temmuz'da yayımlandı. İki önemli nokta Raporda, Türkiye'de kadın haklarına yönelik her türlü müdahaleye ve eşitlik karşıtı yaklaşımlara yer verilse de özellikle dikkat çekilen ve önemli bulduğum iki noktayı vurgulamak istiyorum. Bunlardan ilki, aslen kadına yönelik ayrımcılıkla ilgili olan bu rapor, toplumun her alanında yer alan kadınların toplumun her alanına yayılan şiddet sarmalından en çok etkilenen grup olmasından mütevellit, Türkiye'deki yetkilileri "ulusal zorbalıkla mücadele politikası geliştirmeye" davet ediyor. Son yazıda "şiddet" konusuna değinmiş, doktorlara ve avukatlara yönelik gerçekleştirilen şiddet eylemlerinden ve bunun akabinde siyasetçilerin dilinden bireylerin ilişkilerine yansıyan şiddet sarmalından bahsetmiştim. İşte CEDAW da aynı noktaya değiniyor ve tüm bunların toplumsal bir travmanın kapıda olduğunun göstergesi olduğuna işaret ediyor. Raporda dikkat çeken diğer bir öneri ise, kamuoyunda "namus cinayeti" olarak geçen suçları, Ceza Kanunu'nun 29'uncu maddesinde hafifletici neden olarak yer alan "haksız tahrik indiriminden" hariç tutacak şekilde Ceza Kanunu'nda değişiklik yapmayı kapsıyor. Gerçekten de topluma yansıyan ve adalet duygumuza yara aldıran mahkeme kararlarının çoğu haksız tahrik ve iyi hâl indirimleri içeriyor ve bu hususun acilen ele alınması büyük önem taşıyor. Dahası da var Raporda yer alan öneriler ve