Bakanlara ve Sayın Oktay'a bir hatırlatma yazısı

Geçtiğimiz günlerde, "Bu sistemde Meclis'in önemi kalmadı" diyenlere, Anayasa'nın 104. Maddesinde yer alan kanunlar ile cumhurbaşkanlığı kararnamelerine dair çatışma kurallarında nasıl kanunların galip geldiğini, aslen Meclis'in anayasa açısından halen işlevselliğini sürdürdüğünü hatırlatan bir yazı yazınca, uygulamayla kıyaslayan bazı okuyucularımın kafası karışmış. Öncelikle şunu söylemeliyim; bu köşede yazılanlar, olması gerekenler. Yanlışları kanıksasak da bir hukukçu olarak olması gerekenin ne olduğunu ısrarla yazmayı sürdüreceğim. İkincisi, şu an çatışma kurallarının işlevsizleşmesine neden olan bir etken, Meclis çoğunluğunun da Cumhurbaşkanının partisinde olması. Zira, şu an Meclis de hükümet de (hatta yargı da) particiliği devlet yönetiminin önüne koyan bir anlayışla yönetildiği için, tüm kuvvetlerden tek ses çıkıyor. Hâl bu olunca da Anayasa'da yer alan kurallar, kağıt üzerinde kalıyor. Bilgi edinme ve denetim aracı olarak yazılı soru Tek elden yönetmeye öyle alışıldı ki, önce kurumlar işlevsizleştirildi, yetmedi Meclis devre dışı bırakılmak istendi. Evet, yeni geçilen sistemde, Meclis'in yetkileri sınırlandı, elindeki yürütmeyi denetim araçları azaltıldı vs. ama Meclis, vekiller aracılığıyla hâlâ milleti temsil ediyor. Sorun ise, yalnızca sistemsel değil. Yönetimdeki tekelci ve uzlaşmacılıktan uzak zihniyet, adeta Meclis'i, milletvekillerini kâle almıyor. Malumunuz, sözlü soru kaldırıldı ancak yazılı soru halen mevcut. Bu, milletvekillerinin bakanlara ve Cumhurbaşkanı yardımcısına yazılı soru yöneltmesi ve iktidarı eylemleri nedeniyle hesap vermeye zorlaması, anlamına geliyor. Peki cevap alabiliyor mu Kısmen. Son dönem milletvekilleri tarafından sorunun muhatabı olabilecek ilgili bakanlara yöneltilen