Ölüleri defnetme ve "tarz meselesi"

-I-Aileler nadiren aynı ekrana bakıyor. Baktıklarında da nadiren aynı şeyi görüyorlar.Ekranda bir dizi, herkesin bakımlı ve şık olduğu bir cenaze töreni sahnesi.Gençlik yıllarında ne sağcı ne solcu orta yolcu, orta yaşlarında radikal, ileri orta yaşında liberal olmuş 70'ine merdiven dayamış baba "adamlar ne kadar bakımlı, her şeyleri gibi mezarları da pırıl pırıl" dedi. Adamlar dediği seyrettiği dizideki adamlar, bakımlı mezarlık, dizideki mezarlık.Babanın her şeyi pırıl pırıl bulduğu sıra son derece şık tabutun içinde en yeni kıyafetleri ile bekletilen mevtanın önünden yakınları geçmekteydi.Evin oğlu ve kızı önce babalarının latife yaptığını zannettiler. Hayır babaları latife filan yapmıyordu. Latife yapmadığını "bizim kabirlerde insanın her yeri toz toprak oluyor" ifadesi ile fark ettiler.Evin akademisyen oğlu geçen hafta öğrencileri ile Batılının Ölüm Karşısında Tavırları kitabını merkeze alarak bir çalışma yapmış, 1890'larda İstanbul kitabındaki "Yaşayanlar ve Ölüler" bahsindeki kabirler üzerine öğrencilerinin dikkatini sınamıştı. Şimdi babasının bazı öğrencileri ile aynı düzlemde olduğunu fark edince şaşırmış, şaşkınlığı bastırılamayacak öfkeye dönüşmüş, ağzından "sende mi baba" nidası çıkmıştı."He ben de!!! Ne olmuş güzel olan güzeldir" dedi, hayatın sonunu idrak etmeye değil de hayatını bambaşka bir düzleme taşımaya niyetli 70'lik baba. Oğul, babanın ahir ömründe "modern ölüm telakkisi" karşısındaki tavrı ile ne yapacağını bilemedi. Anne yetişti imdada, "E 1890'larda nasılmış yaşayanlar ve ölüler" dedi. Annesi hep böyle yapardı. Ortam gerilince dikkati başka bir yöne çekecek, havadaki gerilimi yavaşça yere indirme azmiyle zihinleri meşgul edecek, BİR soru sorardı.Esasında üçü de annenin ortamı yumuşatma hamlesini anladığı halde anlamazlığa geldi.Fakat babanın geri dönmeye niyeti yoktu. "Bana ne 1890'lardan ben şimdiye bakarım" deyip odayı terk etti.Oğul annenin merakını yerde bırakmamak için kitabı eline alıp okudu:"Bu doğal ve hüzünlü görünümlerine ve harap durumlarına rağmen veya özellikle bundan dolayı Türk kabristanları, son derece zevksiz anıtlara, salataya benzeyen düzenli çiçek tarhları ve sıkıcı kitabeleri olan Hristiyan kilise mezarlıklarından kesinlikle daha pitoresktir, akıllı birinin el değmemiş bir ormanı bir bahçe mimarının eserinden daha üstün ve ilginç bulacağı gibi. Çağdaş dini sanat günümüz modasına ayak uydurmakla niteliksizleşmiştir ama Müslümanlar aynı hata ile suçlanamazlar. Ölüleri bir kütüphanenin kitapları gibi tasnif ederek arşivlemekte garip olan bir şey var. Eski moda fikirlere bağlı hiç kimse çağdaş bir Hristiyan mezarlığı gibi muntazam ve iş hayatının düzenine benzer bir tesiste huzur bulmayı düşünemez."Anne, gençlerin Francis Marion Crawford'un yazısı üzerine nasıl bir tartışma yürüttüklerini merak etti. Bu defa merakı hakiki idi. Bir kaç dakika önce ortamı yumuşatmak için sormuş olduğu soru onu başka bir yolculuğa çıkardı."Metnin son cümlesini tartıştılar" dedi oğul: "Sonuçta ölüm kaçınılmaz olsa da defin her zaman bir tarz meselesi olarak kalacaktır." -II-Hristiyan mezarlarını nezih bulan 70 yaşındaki babanın seyretmiş olduğu diziyi merak ettim ve oturup seyrettim. The Last Word adlı dizi 2020 Alman yapımı. Konusu kısaca şöyle:Karla, 25. evlilik yıldönümü için oldukça ilginç bir parti düzenler, ne var ki partide kocası aniden ölür. Ani ölümün tesellisini kocası için düzenleyeceği muhteşem cenaze töreni üzerinden bulmaya çalışır Karla. "Her şeyin çok güzel eşsiz" olmasını planlamaktadır. Cenaze levazımatçısı olan Boronski'ye nasıl bir cenaze töreni istediğini şevkle anlatır. Kaç kuşaktır cenaze levazımatçısı olan Boronski artık işlerin kesat gitmesinden mustariptir. İnsanlar cenazelerine gereken önemi vermemekte, eski cenaze törenlerinin şaşası tarihe karışmaktadır. Karla'nın kocasının cenazesi ve Karla'nın istekleri Bronski için kötü giden işleri rayına oturtacak bir umut olarak ortaya çıkar.Fakat beklenen olmaz. Çünkü Karla, diş hekimi kocasının iki yıldır işine gitmediğini dolayısıyla diş kliniğinden bir gelirinin olmadığını öğrenir. Cenaze masraflarını kısması gerekmektedir. Levazımatçı Boronski için yapılacak tasarruf tam bir hayal kırıklığı olur.Cenaze töreni için methiyeci aranır. (Toprağı bol olasıcanın ne kadar iyi insan olduğunu anlatacaktır methiyeci, tören için hazır bulunanlara.) Aranan methiyeci bulunamaz. Kocasını methetme işini Karla üstlenir. Konuşması etkileyicidir, bundan sonra para kazanmak zorunda olacağına göre artık hayatına methiyeci olarak devam edeceğini düşünerek, cenaze levazımatçısından kendisini işe almasını ister. Böylece Karla ahir ömründe methiyeci olarak iş hayatına atılmış olur. 6 bölüm süren dizi boyunca insanların nasıl tören istediğine, onların bu isteklerini Karla'nın nasıl yönlendirdiğine dair bilgi sahibi oluyoruz. İnsanlar cenaze töreninde öncelikle hoş vakit geçirmek istemektedirler. Karla hoş vakit geçirme arzusunu şöyle ortaya koyar: "Cenaze törenleri dünyadan gidenler için değil törene katılanlar içindir. Dolayısıyla onların hoş vakit geçirmeleri için elden gelen her şey yapılmalıdır. Cenazenin sahipleri nasıl bir tema istediklerini söylemelidir." Methiyeci Karla, adeta gidenin ardından gidenin kalanların ruhunda bıraktığı en hasarlı izleri temizleme görevini üstlenmiş gibidir. Hayatın aşarı psikolojikleşmesine cenaze