"Evdeyiz..."

I-35 yaşlarında bir adam telefon ile konuşuyor, "Evdeyiz," diyor kederli. Telefondaki, sorgu suali uzatınca bankanın önündeki banka oturuyor, çaresiz. "Evdeyiz..." diyor tekrar tekrar. Telefondaki, cümlesini tamamlamasına izin vermiyor olmalı ki arkasını getiremiyor bir türlü.35 yaşlarındaki adam "Evdeyiz" dedikçe, kulak misafiri hırsızı 80 yaşlarındaki kadın yanındaki genç kadına "Evi olanlar evinin kıymetini bilmez de 'evdeyiz' diye şikâyet eder. Varmış bir evin otur işte. Hele ev kendininse, kira derdin yoksa. Oğlumun da kızımın da oturduğu apartman kentsel dönüşüme girdi. Kiralık ev bulamadılar. Eşyalarının bir kısmını satıp geri kalanı ile bana geleceklermiş. Olacak iş mi Nasıl sığarız Bizim ev nohut oda bakla sofa dediklerinden..."Genç kadın, destursuz sohbete dalan yaşlı kadının yanından yavaşça ayrılıyor. Yaşlı kadın bu defa onun ardından söylenmeye başlıyor: "Bir selam verseydin. İyi günler deseydin en azından..."Yaşlı kadın kendi kendine konuşan tekinsiz biri gibi anlaşılmaktan korkuyor olmalı ki "Kimse kimseyi dinlemiyor" diyor, etrafına bakınarak. Kendini dinleyecek birinibeyhude arıyor. (Ben onu dinliyorum, lâkin gözüm elimdeki kitapta olduğu için yaşlı kadının dikkat alanından sıyrılıp pasif dinlemenin en yoğun halini icra ediyorum.)Kendini dinletecek birini bulamayınca söylene söylene kalkıyor banktan: "Olacak iş var, olmayacak iş var. Kentsel dönüşüm dediğin öyle kolayına dönüşmüyor. Her kafadan bir ses. Belediye basmış mührü, gitmiş. Kesmiş elektriklerini, sularını..."Yaşlı kadın gidince "Evdeyiz" diyen adamın konuşmalarını daha net duyuyorum: "Bir değişiklik yok durumunda. Stabil. Bilmiyorum, neden çıkardılar. Yatak sıkıntısı mı var, anlamadım. Bilmiyorum. Istırabı çok. Evdeyiz işte..."II-Dijital kolaj sanatçısı Uğur Gallenkuş aynı anın iki farklı fotoğrafını tek karede buluşturuyor. Böylece haberlerin dilinde uzaklaşan ve sıradanlaşan acı ve vahşet, sanatçının perspektifinde yeniden dilleniyor.İki ayrı fotoğrafın kolaj yoluyla birleştirilmesi "parellel evrenler"e tanıklığımızı mesuliyete dönüştürüyor muMesela şu fotoğraf: Bombalanmış bir şehir, Gazze, küvetin içinde iki çocuğunu yıkayan bir baba. Fotoğrafın diğer yarısında,tuzu kuruların şehrinden, insansız, lüks bir banyo görüyoruz.Ya da şu: Fotoğrafın bir yarısında bir baba ve omuzlarına oturttuğu çocuğu var. Diğer yarısında bombalanmış bir şehri, kucağında çocuğu ile canhıraş bir şekilde terk etmeye çalışan bir anne var.Uğur Gallenkuş, görsel sanatların, dillerin efendisi olduğunu söylüyor. Aynı fotoğrafa bakarken aynı dili,kalbin dilini konuşacağımıza, empati kurup mesuliyet alacağımıza inanıyor.Evet, binlerce yıldırkalbi olanlar, farklı kültürlerden gelseler de aynı dili, merhametin ve şefkatin dilini konuşur. Masallardan, destanlardan, hikâyelerden, romanlardan, türkülerden şiirlerden payımıza düşen budur.Acı olan şu ki zalimler de birbirlerinin diline