Temel Esaslarımız-2

İnsan sadece yaşamak için mi vardır, yoksa bu dünya yaşamını anlamlı kılan şey sadece yaşamanın dışında bazı değerler için çalışmak mıdır İlahi bilinçten yoksun bir beden için kendisi için yaşamak varken, bilinçli bir Müslüman için yaşamaya anlam katan şey sadece geçim sağlamak, ihtiyaçlarını gidermek üzere yaşamak değil aynı zamanda bazı değerler uğruna çalışmaktır. Aslında insanın kendini anlamlandıran da yaşama şeklidir. Niçin yaşadığını bilmesi, hangi değerleri hayatının merkezine aldığı önemlidir. İnsan, düşüncelerini doğru kaynaklardan beslenerek geliştirirse, zamanla davranışları da düzelmeye başlar. Düşünce ve davranışları insanın yaratılış gayesine uygun hale getirmesi en önemli noktalardan biridir. Bizim düşünce ve davranışlarımız, hayatın işleyişi içerisinde sadece bizi etkilemez. Bizimle beraber çevremizi ve diğer insanları da olumlu ya da olumsuz etkiler. Dolayısıyla insanın yaşam şekli insanlık adına da olumlu ya da olumsuz anlam içerir. İnsan ister istemez, ya doğruya ya da yanlışa hizmet eder, ya faydalının ya da zararlının hâkim olmasına yardımcı olur. İnsanın adalet üzere, iyiliği, güzelliği, doğruluğu şiar edinmiş biri olarak yaşaması, temelde inancımızın ortaya koyduğu ölçülere bağlılığı ile doğru orantılıdır. İnsanlık tarihini şöyle bir gözden geçirdiğimizde peygamberlerin ortaya koydukları yolu tercih etmeyen tüm düşüncelerin dolaylı ya da doğrudan insanlığa zarar verdiği görülmektedir. pushfn('ads'); Cenab-ı Allah'ın peygamberleri aracılığı ile bütün insanlığa gönderdiği sistemin ortak adı İslâm'dır. İslâm'a tam manasıyla teslim olup yaşamadan, küresel bir adalet sistemi kurmak imkânsızdır. Teknoloji gelişebilir, modernite ilerleyebilir, dijital ortamlar, uygulamalar hayatın her alanına yayılabilir, düşünce ve izm'ler birbirini kovalayabilir ama hiçbir gelişme İslâm'ın ortaya koyduğu hakka ve adalete dayalı düzeni tesis edemez. Asırlar boyu ortaya atılan fikirler, bilim adamlarının tezleri, filozof ve düşünürlerin görüşleri hep belli sınırlar içerisinde çaresiz bir şekilde dönüp dolaşmaktan başka işe yaramamıştır. Dünya hayatı salt insan aklına bırakılamayacak kadar karmaşıktır ve salt insan aklının algılayamayacağı kadar bilinmezlikler içermektedir. Sadece dünya hayatını değil, sonsuz kâinatı, yaratılışı, doğumu, ölümü, ahireti, varlığı anlamak, anlamlandırmak salt insan aklının anlayamayacağı kadar derin bir bilinmezlik içerir. İnsanoğlunun içine düştüğü en büyük yanılgılardan biri her şeyi anlayabileceğini, dünya ve ahiret sırlarına vakıf olabileceğini düşünmesidir. İlim sahibi olabilmenin, önce insanın kendini bilmesi ile başlaması durumu, işte bu yüzden çok önemlidir.