Sporun başına yabancı kayyum!

Ülke sporunda gelinen nokta, 1600'lerde William Shakespeare'in kaleme aldığı "Danimarka Prensi Hamlet'in Trajik Hikayesi" adlı eserinde resmetmeye çalıştığı öykü gibi...

Devlette çürümüşlüğün günümüze kadar gelişerek (olumsuz anlamda) toplumsal çürümüşlüğe ermiş hali. Maalesef bu durumu üzülerek ve hayretle izlemeye devam ediyoruz.

Toplumsal çürümüşlük hayatın her aşamasında sektör ayırt etmeden dolu dizgin yoluna devam ediyor. Bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde sadece ekonomik büyüklüğü ile profesyonel olan spor sektörü, kirli paranın da devreye girmesiyle birlikte, hormonlu sebze-meyve gibi kontrolsüz büyüyerek bu günlere geldi. İşin içerisine bir de illegal bahis girince, buradan beslenenlerin tam da istediği atmosfer oluştu.

Bugün futbolda oynanan tuluatı Shakespeare yaşayıp görse, eminim kaleme aldığı Hamlet'i yırtıp atardı! Düşünsenize artık misafir sayılan federasyon başkanı hakkında bir basın mensubu "Sen önce telefonuna indirdiğin bylock'u izah et" diyor.

Başkan onu dava ediyor. O da (hukuki zeminde) hodri meydan diyor. Bir diğer misafir olan MHK başkanı için, bir kulüp başkanı ağır sözler sarf ediyor, misafir başkan da kulüp başkanından şikayetçi oluyor.

Devamında bahse konu başkan, MHK Başkanı'nın istifasını istiyor. Gerekçesi "Biz artık davalık olduk, dolayısı ile sen bu davada tarafsın. Sen taraf olduğuna göre, hakemlerin de taraf" iması...

Bunlar olurken ezeli rakip kulüp boş durur mu Onlar da durumdan vazife çıkarıp, diğer kulüp başkanına federasyonun verdiği cezanın az olduğundan bahisle, federasyonu taraflı olmakla suçluyor.