Rezilliğe ortaklık!

Bu hafta "Üç Bin Yıllık Bekleyiş" diye bir film gösterime girdi. George Miller'ın yönettiği filmin hikâyesinin büyük kısmı İstanbul'a geçiyor. Alithea isimli bir kadın, Kapalıçarşı'dan bir şişe alır. İçinden cin çıkar. Ve Osmanlı haremine doğru serüven başlar... Film, Osmanlıyı oryantalist bir bakış açısıyla ve rezilce gösteriyor! Esasında adamlar vazifesini yapıyor. Da bizimkilere ne oluyor "Bizimkiler de nereden çıktı" diyeceksiniz şimdi. Filmin tarih ve konsept danışmanı ve bazı oyuncuları Türk! Yapım, Sinema Genel Müdürlüğü'nün desteğiyle Beyoğlu Belediyesi'nin ev sahipliğinde gerçekleştirilecek Evrensel Bilim Kurgu ve Fantastik Film Festivali'nin 'sürpriz açılış filmi' yapıldı. Pek muhterem yetkililer filmi izlemiş midir yoksa "Hikâye İstanbul'da geçiyor. Reklamın iyisi kötüsü olmaz" diye mi düşünmüştür bilmiyorum. Ama rezilliğe alet oldukları kesin. Elin adamı 'dava'sına sadık. Kurgusu 'gay'liğe çıkmayan filmin yüzüne bile bakmıyorlar. Bizimkiler ise bizimkileri kötü gösteren filme sponsor oluyorlar. Va esefa! Namus borcudur İstanbul'da dün çok önemli bir miting düzenlendi. Fikirde Birlik ve Mücadele Platformu öncülüğünde sivil toplum kuruluşları LGBT dayatmasına dur dedi. Ne var ki bazı ünlü takımı hopladı. Ahlâksızlardan "onur" çıkarmaya çalışanlar, dünkü etkinliği sosyal medyada "nefret yürüyüşü" diye lanse etti. Dinimizin ve bütün dinlerin emri belli: Bu tür oluşumlar bir sapkınlıktır!.. Anayasamız da belli: Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbiri alır. LGBT'linin insan olarak hakkı vardır ama "LGBT'lik hakkı" diye bir şey olamaz. Sesi çok çıkan az sayıdaki organize güruh toplumu esir alamaz. Birileri aile yapısını tarumar edip insanlığın genlerini değiştirirken ikaz ve itiraz etmek nefret söylemi değil aksine insanlık vazifesi ve gelecek nesillere verilecek namus borcudur. Arşivinizde var Tunç Soyer'in, İzmir'in kurtuluş yıl dönümünde sarf ettiği Osmanlıya yönelik yakışıksız ifadelerin tartışması sürüyor. Son padişah Sultan Vahdeddin'e yeni rejime meşruiyet kazandırmak maksadıyla takılan "hain" yaftasının aradan yüz yıl geçmesine rağmen sürdürülmesi haklı olarak tepki gördü. Muhalifler ise Soyer'e ve tezviratına sahip çıktı. Cumhuriyet gazetesi "haindi" masalları anlatan bir yazı dizisi hazırladı. Aynı gazetede beş yıl önce Sultan Vahdeddin'in beşinci kuşaktan torunu Neslişah Evliyazade ile röportaj yayınlanmıştı. Gazetenin "Atatürkçü" diye duyurduğu -ve bu sebeple görüşlerine başvurduğu- Evliyazade şöyle demişti: "Ailem (hain lafına) çok üzüldü, çok kırıcı bir şey. Üstelik Sultan Vahdeddin Kurtuluş Savaşı'nı da, Mustafa Kemal'i de destekliyor. Ama yeni yönetimlerde her zaman böyledir ya Eskisi suçlanır. Sultan Vahdeddin, bir gün geri dönecek diye yanına hiçbir eşyasını almamış. Bu nasıl kaçmak İsteseydi kalırdı. Halktan da destek görürdü. Gitmeseydi iç savaş çıkardı... Ne olurdu hain denmeseydi, biraz paraları olsaydı, bu dramları yaşamasalardı