"Artistlik yapma lan!"

Başlıkta tırnak içine alarak yazdığım ifade, tahmin edeceğiniz üzere bana ait değil. Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek, 2013 yılında köşesinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan için yazmıştı. Hâliyle büyük tepki çekmişti. Basın İlan Kurumu, şeref ve haysiyeti rencide edici satırlar için gazeteye üç gün süreyle resmî ilan yayınlamama cezası vermişti. Yine aynı gazetede 2016'da "Yetim çocuklara cihat çağrısı yaptılar" şeklinde bir haber yayınlandı. Haberde (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın bir şubesinde tören tertip edildiği, yetimlere ellerine silah verilerek yemin ettirildiği belirtiliyordu. Vakıf açıklama yaptı. Törende Çanakkale şehitlerinin anıldığını, Nene Hatun'un temsil edildiğini kaydetti. Basın İlan Kurumu, şikâyet üzerine gazeteyi bir gün süreyle resmî ilan kesintisiyle cezalandırdı. Sözcü gazetesinde 2017 yılında "Müftüden skandal açıklama; çocuklarınızı büluğ çağına gelince evlendirin" başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde Hatay Müftüsünün büluğ çağının kızlarda 9-15 olduğunu söylediği iddia ediliyordu. Müftü "Ben öyle demedim. Yaş zikretmedim" diye bir açıklama yaptı. Akabinde şikâyette bulundu. Basın İlan Kurumu, gazetenin bir gün süreyle resmî ilanını kesti. Yine aynı gazetede bir yıl sonra "Yüzlerce FETÖ'cünün tutuklu olduğu Silivri'den en çok oy HDP ve AKP'ye çıktı" şeklinde bir haber neşredildi. FETÖ'cülerin AK Parti'ye oy verdiği yorumları yapıldı. İncelemede sandıktan sırasıyla en çok HDP'ye (43.3) oy çıktığı; bunu CHP (15,2) ve İYİ Parti'nin ( 9.9) takip ettiği belirlendi. Basın İlan Kurumu, şikâyet üzerine üç gün süreyle resmî ilan yayınlamama cezası verdi. Türkiye'nin bu sıralar İsveç ile NATO üyeliği sürecinde pazarlık konusu yaptığı firari Ragıp Zarakolu, Evrensel gazetesinde 2020 yılında "Mâkus kaderden kaçış yok" başlıklı bir yazı yazdı. Darbe imasında bulunan Zarakolu, Cumhurbaşkanını idam ile tehdit etti. Hakkında dava açıldı. Basın İlan Kurumu, gazeteye kırk beş gün süreyle ilan kesme cezası verdi... Muhalif medyada benzerlerini sıklıkla gördüğümüz (Google'da 'Sözcü'nün haberi yalan çıktı' diye aratın ne dediğimi anlayacaksınız) bu örnekleri Anayasa Mahkemesi'nin geçen hafta açıklanan kararından seçtim. Mahkeme, yukarıdaki haber ve yazıların da aralarında bulunduğu çok sayıda yayın için Sözcü, Cumhuriyet, Evrensel ve Birgün gazetelerine verilen "ilan kesme cezaları"nı hak ihlali saydı. Basın İlan Kurumu, basın ahlak kurallarını ihlal eden gazeteler hakkında resen ve şikâyet üzerine inceleme başlatıyor. Genel Kurul, süreli yayınlara iki aya kadar resmî ilan vermeme cezası kesebiliyor. Bunu da 1961'de çıkan 195 sayılı kanuna dayandırıyor. Genel Kurul kararlarına mahkeme yoluyla itiraz edilebiliyor. Nitekim ilgili yayın kuruluşları yerel mahkemelerden ret cevabı alınca AYM'nin yolunu tutmuş. Yüksek Mahkeme de 195 sayılı kanunu ceza için yeterli görmemiş ve "ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunduğuna" hükmetmiş. Mahkeme, cezaya gerekçe olan "suçlu olarak ilan etme, şiddet ve terörü özendirme, terör örgütleri ile mücadeleyi etkisiz kılma, küçükleri ve gençleri olumsuz etkileme, ahlaka aykırılık, eleştiri sınırlarını aşan ifadeler" gibi kuralların neler olduğuna dair kanunda izahat yapılmadığı; ceza verilirken kimi zaman makasın çok geniş tutulduğu, ilan kesme süresinin neye göre belirlendiğine dair bir açıklamada bulunulmadığı; kamusal makamlara kapsamlı bir takdir yetkisi verildiği; basın ahlak esaslarını belirleme yetkisinin iradeye bırakıldığı gibi eleştirilerde bulunulmuş. Bunun temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlandırılabileceğini öngören Anayasa'nın 13. maddesinin sağladığı güvence ile bağdaşmadığı ifade edilmiş. Anayasamıza göre basın hürdür, sansür edilemez. Herkes, düşünce ve kanaatlerini özgürce yayma hakkına sahiptir. Resmî makamlar bu hakkın kullanımına müdahale edemez; zorlaştırıcı siyasal, ekonomik, mali ve teknik şartlar koyamaz. Peki, bu hakkı suistimal edenlere ne diyeceğiz Yaptırımı olmayacak mı Kabul, çerçevenin tam çizilmemiş olması, takdir yetkisinin geniş tutulması eleştiri konusu yapılabilir. Nitekim "Buna da ceza verilir mi" diyebileceğiniz şeyler bulunuyor. Ama her halükârda Anayasa Mahkemesi kararıyla "Karışmayın yalan yazsınlar, çarpıtsınlar, hedef göstersinler, yaptıkları da yanlarına kâr kalsın" demiş. Başlıkta yazdığımı onaylamış. Kararın başka bir anlamı yok. Akşener'i ısıran köpek! İletişim Fakültelerinde ilk öğretilen derslerden birisi şudur: "Köpeğin insanı ısırması haber değeri taşımaz, insanın köpeği ısırması haberdir." Buradaki ifadeden maksat şudur: Haber sıra dışı ve ilgi çekici olmalıdır. Oysa bazı durumlarda köpeğin insanı ısırması da haberdir. Köpeğin kimi ısırdığı da önemlidir. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in başına geldiği gibi. Parti konvoyundaki bir araç Yalova'da köpeğe çarptı. Akşener hayvanı severken köpek ısırdı. Daha sonra da köpeğin öldüğü duyuruldu. Akşener'e tedbiren kuduz aşısı yapıldı. Bir sol internet sitesinde şöyle bir başlık kullanıldı: "Akşener'i ısıran köpek öldü!" Yanlış mı, değil. Ama başlık tepki gördü. Çünkü başka anlamlara çekilebilir. Bir başkası da kalkıp "Akşener'e kuduz aşısı yapıldı" diye yazabilir. Yanlış mı, değil. Ama başka anlamlara çekilebilir. Kullanmak doğru değil. Gazetecilik böyle