Manevî mimarlar unutulur mu

Dört bir tarafı 'dert'lerle sarılan ülkemizin bir derdi de eğitimdeki sıkıntılardır. Hemen her iktidar eğitimden yana şikâyetlerini dile getirir; ancak bu güne kadar kalıcı bir çözüm, istikrarlı bir eğitim sistemimiz olamadı.Deprem ve benzeri felaketlere maruz kalmamızın bir sebebi de eğitimdeki kalitesizlik olamaz mı İdarecilerin bir kısmı, eğitime ayrılan paranın 'iyi eğitim' için yeterli olacağını düşünüyor. Buradan yola çıkarak, "Biz şu kadar yeni okul yaptık. Bu kadar okulu depreme dayanıklı hale getirdik. Kitapları da bedava veriyoruz. O halde eğitim sistemimiz düzelmiş olmalı" anlamına gelecek şekilde konuşuyorlar. 'Kaliteli eğitim'i para ile ölçmeye çalışan bu anlayışın problemi çözme ihtimali olabilir mi Elbette 'para' da lazım, ancak ilk şartın 'iyi yetiştirilmiş öğretmenler ve günün şartlarına uygun hazırlanmış ders kitapları' olması gerekmez mi Ankara'da Türkiye Yazarlar Birliği Derneği'nde bir konuşma yapan senarist, yapımcı ve yazar Sadık Yalsızuçanlar, dolaylı olarak eğitime atıf yapmış ve "Anadolu'nun manevî mimarlarının yaşamlarını edebiyatımıza yansıtmamız gerek. Bir konunun peşine takılıyordum" demiş. Bu tespitten yola çıkarak, "Okul ders kitaplarında Anadolu'nun manevî mimarlarının hayatları, fikirleri ve eserleri yer almalı" denilse her halde doğru olur. Lise ya da üniversitede okumuş bir gencin, "Anadolu'nun manevî mimarları"ndan habersiz olması, onların eserlerini tanımamış olması büyük bir eksiklik ve yanlış değil mi Günümüzde bu 'manevî mimarlar' gerektiği şekilde tanıtılıp öğretiliyor mu Bu yapılamadıktan sonra 'kaliteli eğitim'den bahsetmek kolay olur mu Sadık Yalsızuçanlar'ın hikâyeciliği üzerine bir değerlendirme yazısında da şu yorum yapılmış: "...Fakat Zarifoğlu'nun yeri ayrıcalıklıdır yine de. 'Türkiye'ye ait düşleri'ni diri tutmasını sağlayan iki isimden biridir o. Diğerini Said Nursî olarak kaydediyor yazar. Risaleler, ömrünün üçte ikisinde okuyup durduğu kitaptır; bir mekteptir kendisi için. O