Barış için kavga şart mıydı

Dış politikada bir 'geri dönüş' daha gerçekleşti ya da gerçekleşmek üzere. Uzun süreden beri 'kavga'lı olduğumuz Mısır idarecileriyle yeni bir sayfa açılmış gibi görünüyor.En başta ifade etmekte fayda var ki, 'barış' asıldır ve öyle de olmalıdır. Fakat idarecilerin 'yarın'ı düşünmeden önüne gelen ülkelerle 'kavga' etmesi yanlıştır. Bu yanlışlar yapılırken susan, hatta bu kavgaları haklı görenlerin; sonradan tavır değiştirmesi de daha büyük bir yanlıştır. Mısır ve bu ülkenin idarecileriyle uzun süredir devam eden 'kavga hali' yakınlardaki 'tokalaşma' ile sona erebilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, asıl eleştirilen şeyin, en baştaki anlamsız kavga olduğudur. Esasında Türkiye ile Mısır'ın 'kavga'lı olmasının her iki ülke ve İslam alemine de bir faydası yoktu. Barışmaları prensip olarak iyi ve doğru olmakla birlikte, en baştaki 'kavga'nın hatalı olduğunu bilmek gerekir. Hatırlanacağı üzere Mısır'da 2012'de seçimler olmuş ve Muhammed Mursi cumhurbaşkanlığını kazanmıştı. Bir yıl sonra başlayan protestolar askeri darbe ile sonuçlanmış ve Mursi hapsedilmişti. Cezaevinde sağlık durumu kötüye giden Mursi, 17 Haziran 2019 tarihinde, Cumhurbaşkanı seçilmesinden 7 yıl sonra duruşma sırasında vefat etmişti. Bütün bu yaşananlar esnasında Türkiye kamuoyu da Mısır'da yaşananları yakından izlemiş ve Mursi'ye destek vermeye çalışmıştı. İdareciler bu gelişmeleri biraz da iç politikaya alet ederek Mısır'ın o günkü idarecileriyle 'kavga'ya tutuştu. Serbest seçimleri ve 'demokrasi'yi savunmakta temelde haklı olunsa da, kullanılan üslup ve hareket tarzının isabetli olmadığı zamanla anlaşıldı. O