Medrese ilahiyat vuruşturması kimseye fayda sağlamaz

Ülkemizdeki en büyük fırkalardan birisinin söylediklerini bir kenara bırakacağım. Çünkü onlar İmam Hatip Okullarına ve İlahiyatlara, İmam Hatap diye vururlarken onlarda ilim yok bizde var diye vurmuyorlar, onlar dinin dışındadırlar, dini biz temsil ediyoruz diye toptan atıyorlar. İmam Hatip mezunlarından oluşan bir partiye ve İmam Hatip mezunu bir başkana da bunun için asla rey vermezler. Vereceklerini sanmak safdillik olur. Bu sebeple onlardan söz etmeye değmez. Onlar Türkiye'de müslümanların öyle ya da böyle güç birliği yapmamaları için kurgulanmış kökü dışarıda bir fırkadır. Misyonları budur ve varoluşlarını ancak bu misyona bağlılıkla sürdürebilirler. Vahdeti bozmaları olmasa kendileri de olmaz.Onlar dışındaki fırkaların, tarikatların ilahiyatlara böyle kategorik bir düşmanlığının olduğunu sanmıyorum. Çocuklarınızı İmam Hatiplere ya da ilahiyatlara vermeyin gibi cahilane çıkışlar bireysel çıkışlardır ve kâle almaya değmez.İnsaflı davrananlar meseleye medrese ilahiyat çatışması olarak bakmaz. Çünkü bunların her ikisi de bizim kurumlarımızdır. Doğru olan olmayan, bu modern dünya da müslümanların derdine çare bulan bulmayan açısından bakarlar. Bu sebeple hangi taraftan olursa olsun, aralarında çatışmayı körükler bir eda ile medreseler ya da ilahiyatlar diye söze başlayanlar ya meseleyi anlamayanlar ya da kötü niyetli olanlardır.Olanı olduğu gibi kabul etmek zorundayız. Medreseler İslam Medeniyetinin çeşitli havzalarında, Maveraunnehir'de, Bağdat'ta, Mısır'da, Endülüs'te, Osmanlı'da son üç dört yüz yıla kadar eşsiz hizmetler verdi. Fakat her ne olduysa dünya ilimleriyle din ilimlerini birbirinden ayırdılar, böylece laikliği medrese kendi eliyle kurdu ve dünyayı artık okuyamaz hale geldi. Oysa Allah'ın okuyun dediği ayetlerin yüzde doksan beşi tabiattaki ayetlerdir. Dünyayı anlamadan dini ya da Kurân-ı Kerim'deki ayetleri anlamak mümkün değildir. İnancın temeli dünya görüşüyle şekillenir. Dünyayı yanlış ya da eksik tanıyorsanız imanınız da sağlam olmaz. İşte medreseler bu birliktelikten koptu ve kendi fildişi kulelerine çekildi.Nihayet, belki de kötü niyetlerle İmam Hatipler ve İlahiyatlar kuruldu. Bu millet kötü niyetleri kısa zamanda hayra çevirdi ve bu okullar yetmiş yıldır çok önemli iki iş yaptılar. Birisi, programlarına dünyayı da tanıtan dersler koydular. Böylece dinin dünyadan ayrı düşünülemeyeceğini gösterdiler. İkincisi tevhid-i tedrisat yaparak bütün ülkede dinin temel esaslarını bir birlik içinde okuttular ve kısmi de olsa dinde birliği sağladılar.Şimdi bu okulların olmadığını, her fırkanın kendi medresesini kurmuş olduğunu düşünelim, ülkemizde gruplar sayısınca İslam anlayışı ortaya çıkmış olurdu. Herkes diğerini tekfir ve tadlil ederdi. Nitekim İmam Hatipler ve İlahiyatlara rağmen, medrese geleneğini sürdürdüğünü zanneden grupların hiçbiri diğerini kabul etmiyor.