Hiçlik makamı

Bugün hiçlik makamından bahsedeceğiz. Neyzen Tevfiki duymayanımız yoktur. ney üstadı, tasavvuf erbabı ve hiciv üstadı. Birgün ona sormuşlar kimsin diye. Hiç diye cevap vermiş, hiç kimseyim. Dudak büküp önemsemediklerini görünce, peki sen kimsin diye sormuş. Mutasarrıf, yani Kaymakam demiş kabara kabara. Peki sonra ne olacaksın diye eklemiş Neyzen Tevfik. Herhalde vali olurum diye cevaplamış adam. Neyzen Tevfik tekrar sormuş, daha sonra Bakan olurum demiş adam. Peki demiş daha daha sonra ne olacaksın Bir ihtimal de başbakan olabilirim demiş. Neyzen Fevfik ısrarla devam etmiş sormaya, peki ondan sonra Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamı söylemiş, HİÇÇÇÇ.

Neyzen Tevfik cevabı yapıştırıyor, ee be adam, niye kabarıp duruyorsun, ben senin yıllar yıllar sonra ulaşacağın makamdayım, senin yolun uzun, hadi güle güle... demiş.

Ali imran 102 ayeti kerimede, "Ey iman edenler, Allaha karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak Müslümanlar olarak ölün" diyor. Yani müslüman olarak öleceğiz, teslim olmuş olarak. Bu teslimiyet içerisinde kibir, enaniyet, benlik olmaması lazım, mümkün mertebe azaltılması lazım. Bunun da yolu tasavvufta sıklıkla söylenen Hiçlik makamından geçiyor. Ayeti kerime ile devam edelim, Şems 9-10 ayetlerinde diyor ki "Nefsini kötülüklerden arındıran, maddi ve manevi kirlerden temizleyen mutlaka kurtuluşa ermiştir ama onu kötülüklere gömen de hüsrana uğramıştır" yani bizim için önemli olan, dünyada yaşarken bu makama ulaşmaktır, yaşarken teslimiyet yani Müslüman olmaktır. Bu da nefsi hastalıklarımızı, yani egonun hastalıklarını, oyunlarını bilip onun üstüne biraz kafa yorarak gerçekleşecektir.

Ebul Hasan Harakani hazretleri buyuruyor, Yüce mertebelere ulaşan hak dostları, ihlasla yaptıkları amelleri yanında nefislerini de tezkiye ettikleri için yükseliyorlar.