Gülümsemeyi öğreten okul

'Gülümseme Kulübü'ndeki eğitimlerde insanlar tuhaf bir tıbbi maske takıyordu. Gazete, intiharlara bir çözüm olarak, 'daha iyi gülümsemeyi öğreten' bir kulüp kurulduğunu yazdı. Profesör Jeno ve hipnoz üzerine çalışmalar yapan Binczo'nun öğretim üyesi olduğu bu okul, insanlara çeşitli tekniklerle gülümsemeyi öğretiyordu. Gülümsemenin çeşitli türleri vardı: Roosevelt, Mona Lisa, Clark Gable, Dick Powell, Loretta Young gibi 'ünlü gülüşler' üzerine çalışmalar yapan okulun amacı, Budapeşte'yi 'Gülümsemeler Şehri' olarak tanıtmaktı.

Tebessüm ve Mizaha HİKMETLİ Bir Bakış

Hz. Ali tebessüme insan psikolojisi açısından bakarak şu sözleri ile onu teşvik etmiştir: "Bedenler yorulduğu gibi gönüller de yorulur ve usanır. Kalplerinizi dinlendirin ve ona ulaşacak hikmet yollarını arayın." Aynı şekilde sahabeden İbn Abbas (68687) da arkadaşlarıyla oturduğu zaman bir süre konuşur, "Sohbeti değiştirin" diyerek Arap hikayelerini anlatır ve bunu tekrar tekrar yapardı. "Güldüren de ağlatan da O'dur" ayetinde olduğu gibi Allah gülmeyi insanın rahatlaması için yaratmıştır. Ayrıca bu ayet, gülmenin dolayısıyla mizahın fıtrî olduğunu ortaya koymaktadır. Kur'an'da gülme (?ı?k)'nin fıtrattan geldiği anlaşılan ayetin dışında gülme, Hz. İbrahim'e Lut kavminin helak haberini vermeye gelen meleklerle ilgili ayette sevinmek anlamında geçmektedir. Yine Firavun ve kavminin ileri gelenlerinin Hz. Musa'nın sözlerine ve inkarcıların Hz. Nuh'un Tufan'a karşı gemi yapmaya başladığında ona gülmelerinin geçtiği ayetlerde de alay anlamındadır. en-Neml Suresi'nde bir karıncanın Hz. Süleyman'ın ordusunun kendilerini çiğnememeleri için yuvalarına girmesi ile ilgili çağrısına tavrı, tebessüm ve dıhk (gülme) kelimeleri ile şöyle anlatılmaktadır: "Fetebesseme ?a?iken min ?avliha ( ? ??? Onun sözünden dolayı gülerek tebessüm etti." İslam'da mizahın yasaklığına dair delillerinden bir diğeri de "Onlar lağv yani boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler" ayetidir. Bu ayetteki la?v'in hezl (mizah) anlamını da ihtiva etmesi sebebiyle mizahtan yüz çevrilmesi, yani mizahın yasaklığı anlaşılmaktadır. Halbuki bu ayetteki la?v, Allah'ın emrinin dışına çıkmak, yani ona itaat etmemektir. Hz. Peygamber, mizahı yasaklamak şöyle dursun, bir psikolog edası ile onun bir ihtiyaç olduğunu vurgulamıştır. Nitekim sahabeden ?an?ala b. Reb? (ö. 45665), evinde ailesi ile şakalaşarak gülüp eğlenmesi üzerine münafık olduğu düşüncesine kapılmış ve durumunu anlatmak için Hz. Peygamber'in yanına gelmiştir. Onun içinde bulunduğu sıkıntılı halini fark ederek şöyle demiştir: "Ey ?an?ala! İnsan bazen öyle olur, bazen böyle olur." Hz. Peygamber bizzat şaka yaparak da mizahın bir ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Bir gün Eb? Hureyre (ö. 74693), Hz. Peygamber'in hareketini anlayamamış ve bu hareketi beklememiş olmalı ki, yaptığı karşısında: "Ya Rasulelllah! Bize şaka mı yapıyorsun" diye sorunca o da: "Evet, ben şaka yaparım, fakat sadece doğruyu söylerim" cevabını vermiştir. Hz. Peygamber çocuklarla şakalaştığı gibi örnek bir aile reisi olarak ailesi ile baş başa kaldığında onlarla da şakalaşırdı. Ayrıca Horoz kurban etmek isteyen müezzin Bilal'e (ö. 20641): "Bir müezzin diğer müezzini kurban eder mi" Yine hz Peygamber s.a .v acele çağırttığı bir adamın yeni banyo yapmış halde geldiğinde işini aceleye getirdiğini söyleyerek şakalar yapmıştır. Hz. Peygamber sahabeye şakalar yaptığı gibi sahabe de ona zaman zaman şakalar yapmıştır. Hz. Peygamber ise onların bu şakalarına tebessüm veya mukabil bir şakayla cevap vermiştir.66 Bunlardan da bir iki örnek verebiliriz. Tebuk seferinde Avf b. Malik (ö. 73692), küçük bir deri çadırda bulunan Hz. Peygamber'in yanına gelir, selam verir, selamını aldıktan sonra Hz. Peygamber: "İçeri gir" deyince o da: "Bütün vücudumla mı yoksa yarısıyla mı ya Resulluh deyince "Evet, bütün vücudunla" der. en-Neħa?'ye şöyle soru soruldu: "Sahabe şakalaşıp gülerler miydi O da: Evet! Kalplerindeki iman da köklü dağlar gibiydi." Onların bu durumunu tabiûnden Bekr b. Abdillah el-Muzen? (ö. 106724) şöyle ifade eder: "Hz. Peygamber'in sahabesi birbirlerine karpuz atarak şakalaşırlardı." Hz. Ömer de ciddî ve disiplinli birisi olmasına rağmen hem ailesi hem de tebaasından bir kısım insanlarla şakalaşmaktan geri kalmamıştır. "Hz. Ömer asık suratlı olmasına rağmen: Biz ailemizle baş başa kaldığımızda sizin gibiyiz (şaka yaparız), derdi). Bir gün Hz. Ömer önemsemeden namaz kılan bir bedevîye baktı. Bedevî namazı bitirdiğinde duasında: "Ey Allah'ım! Beni hurilerle evlendir" deyince Hz. Ömer: "Be adam! Parayı iyi ödemedin, ancak dünür olduğun kadının daha kıymetlisine talip oldun" dedi. Sonuç Kur'an ayetleri, Hz. Peygamber'in ve sahabenin şakalarına dayanarak İslam'ın vakarlı mizaha izin verdiği ve insanların şahsiyetini ayaklar altına alan mizahın yasaklandığı açıkça anlaşılmaktadır. Bu konuda Hz. Peygamber'in konumunun çok önemli olduğu görülmüştür. O ihtiyaç olduğu bir zamanda şaka yaparak yerli yerinde mizahın nasıl yapılacağını göstermiştir. Bunu yaparken de doğru ve gerçek sözleri kullanarak içinde bulundukları stresli ortamdan çıkarmış ve insanın onurunu ayaklar altına da almamıştır.

KURAN'DA GÜLME İLE İLGİLİ AYETLER VE MESAJLARI

Kur'an'da işaret edildiği gibi, gülebilme özelliğini insana veren, bu özellikle ilgili ruhsal ve fiziksel mekanizmayı var eden Yüce Allah'tır. Nitekim çocuklar, erken yaşlarda memnuniyet ve haz hislerini gülme, gülümseme gibi tepkilerle dışarıya yansıtırlar. Gülme, çocuğun gelişim sürecine bağlı olarak öğrenilen bir davranış olmakla birlikte, insanda bu tür davranışların kökeni doğuştandır. Yüce Allah, insanı gülme etkinliğini gerçekleştirecek ve geliştirebilecek yetenekte yaratmıştır. Gülme davranışının hem duygusal alt yapısını hem de fiziksel tepki biçimini insana kazandırmıştır

Müminlerin, cennetteyken tecrübe edecekleri iyimserlik ve mutluluk hali, onların yüz hatları tasvir edilerek ayette anlatılır: "Yüzler vardır ki o gün parıl parıl, güleç, sevinçli."24 Âyette, cennette ağırlanan mü'minlerin yüz ifadeleri tasvir ediliyor.