Makam koltuğu şezlong olan başkan ''Selde çizme giymek şovdur'' der

Şaşkınlığımın şarjı bitti, batarya yanığı olayları duyup duyup gülüyoruz. Düşünmek diyorum keşke beyine kolay monte edilen bir aparatla sağlansaydı. Serum da olabilir kafa serumu, düşünmek, mantık, hakikat, fikir hepsini karıştırıp damlatarak şöyle güzelce.. "Hemşire hanım bakar mısınız bu akmıyor hiç" diye bağıran telaşlı refakatçi olmaya hazırım. Kolay yutamadıklarınızı ekran gevişi haline getirmenizi takdirle karşıladığım bir akşamdı. İstanbul'daki tatil valizi, güneş yanığından kızardığını göremediğimiz bir yüzle ekranlardaydı. Gergindi, bütün zavallılıkların Türkiye şubesi olup bayilik vermeye hazır bir çirkeflikle yenilen sahil pehlivanı rolündeydi. Oscarlık gevelemeleri vardı, bol ödüllü kem küm bulmacasıydı. Dediklerini kulağı duymuyordu sanırım fazla havuz suyu kaçmıştı. Ekranda bu yüzden tek ihtiyacı kulak sondajıydı. İstihzai göndermelerde bulunma gayreti yine tekneyle karaya oturdu. Göndermelerde de bulunamıyordu çünkü mesaj kutusu şişmişti o mesaj kutusu besleyip büyüttüğü göbeğiydi belki de. Seçim öncesi gördüğümüz o ışıltılı özgüveni nereye kaybolmuştu. Özgüvenini sahilde unutmuştu adeta. Sinirliydi o mangal, o güneş, o Akdeniz akşamları gitar solo atacağı yerde İstanbulla ilgili sorularla kafasında menemen pişirtiyorlardı. Reva mıydı Ve konuşmaya başladı "Bazı siyasetçiler gibi selde çizme giyip şov yapmadım". Dökülüyordu, alçı geçsen sıvanmayı kabul etmiyorum diyen yamalı duvarlara dönmüştü. Yahu sizin kafanızda ağzı dışarıda kaç tane kablo varsa hepsini bir prize takıp yayına çıkmadan test sürüşü yapsanız. Ben antrikot yemem