Dengi dengine mi mutlu olması mı önemli sizce

Önceki gün bir kadın arkadaşım; oğlunun yabancı bir kadına aşık olduğundan ve asla ondan vazgeçmediğinden dert yanıyordu. Hatta arkadaşım, "Babası oğlunu kabul ediyor. Hatta bana da kızıp; 'Karışma kimi seviyorsa onunla evlensin' diyor. Ama ben kabul edemiyorum. Olmaz asla kabul edemem. O kızla evlenemez. Hiç evlenmesin daha iyi" diye anlatmaya devam etti. Öyle bir anlatıyordu ki, sanki dünya başına yıkılmış ve oğlunu iyiden iyiye kaybettiğinden bahsediyordu. Oğlu Türk olmayan yabancı bir kıza aşık olmuştu ve çok mutluydu. Ama arkadaşım bunu kabul etmemek için ısrar ediyordu. Ben de kendisine, "Oğlunun yabancı biriyle değil de senin istediğin biriyle evlenip mutsuz olmasını mı Yoksa kendi sevdiği biriyle evlenip mutlu olmasını mı tercih edersin" diye sordum. Kadın bana, "Tabii ki mutlu olmasını isterim. Ama biliyorum o kızla mutlu olamayacak" dedi. Aslında arkadaşım oğlunun değil en çok kendi mutluluğunu düşünüyor gibiydi. Ben de, "Nereden biliyorsun. Mutlu demek ki, evlenmek istiyor" dedim. Arkadaşım bana, "Yok ben annesiyim bilirim. Mutlu olamaz. Unutma her şey dengi dengine. Bir de zaten kız ondan büyük. Yok asla kabul edemem" dedi. Sonra, "Tamam kendinden küçük biriyle evlenip mutsuz olmasını, kendinden büyük biriyle evlenip mutlu olmasını mı tercih ederdin" deyince bana iyiden iyiye kızdı. Ki benim arkadaşım yalnız değil. Neredeyse tüm anneler böyle düşünüyor. Oğullarının üzerinde baskı kurup, kendi istedikleri kızla evlenmesini istiyor. Hatta bazı anneler, eşlerini de doldurup çocuklarına itiraz etmelerini istiyor. Hatta bazı babalar inada bindirip, çocuklarını reddediyor. Kimisi varlıklı ailelerin oğulları. Ve haliyle bazı çocuklar mutsuzluğu seçip ailelerin istedikleri biriyle evleniyor. Ve sonuç; mutsuz evlilikler. Mutsuz çocuklar dünyaya getiriyorlar. Çocuk ailenin istediği biriyle evleniyor. Sonra aldatma devreye giriyor. Evde kız da mutsuz. Çocuklar mutsuz. Ve üç-beş yıl sonra boşanma devreye giriyor. Ve mutsuz çiftlerin evliliğinden mutsuz çocuklar dünyaya geliyor ve bu böylece devam edip gidiyor. Bu kural hiç değişmiyor. Benim arkadaşım modern, gün görmüş, okumuş, hatta bir iki dil bilen bir kadın. Ama o bile böyle düşünüyor. Düşünün bu mantık ile çocuklarına baskı yapan anne ve babaların çocuklarını. Ne okumuşlukla, ne okumamışlıkla hiç ilgisi yok anlayacağınız. Hatta kimisi kendi hayatlarını zehir eden anne ve babaları gibi çocuklarının hayatlarını da zehir ediyor. Ki günümüz dizilerinde böyle konular işleniyor. Az biraz anne ve baba, "Bize yaşattılar, ben çocuklarıma yaşatmayım bari" demiyor. Hatta tam aksine, "Ben de böyle gördüm. Bana da bunu yaşattılar. Onlar da yaşasın" diyor sanki. Mutsuzluk diz boyu devam ediyor. Diyeceğim odur ki, tabii ki dengi dengine olması çok ama çok önemli.