Devlet ve yönetim krizi

Hükümet, enflasyonu düşürmek için istikrar programı yapmak veya önlem almak yerine, piyasalarla kavga ediyor. Polisiye önlemlerle enflasyonu düşüreceğini zannediyor. Oysa ki gıda fiyat artışlarını önlemek için, Et Balık Kurumu örneğinde olduğu gibi devletin kısmen piyasaya girmesi gerekiyor. Orta dönemde üretimde kullanılan ithal girdi payını düşürmesi gerekiyor. Yatırım ortamı yaratması ve mal arzını artırması gerekiyor. Kurumsal devlet, demokrasi, hukuk ve güven, ekonomik istikrarın altyapısını oluşturur. Maalesef Türkiye'de son 20 yılda tüm yönetimde ve tüm kurumlarda gerileme oldu. Bu nedenle bugünkü iktidar istese de artık istikrar programı yapamaz. AKP iktidarı, ilk günden beri devlet mallarını parti malları gibi gördü. 15 Temmuz 2015 darbe girişiminden sonra, Başbakan ve sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fetullah Gülen cemaatine ''ne istediniz de vermedik'' demesi, bu cemaatin desteğine karşı her türlü devlet malının ve devlet imtiyazının verilmiş olduğunu gösteriyor. Gerçekte ise, Millet siyasi iktidarlara kamu mallarını ve devlet imtiyazını hukuka uygun, objektif ve etkin yönetmek üzere yetki verir. Bu imkânları siyasi amaçlı ve parti devleti gibi kullanmak, halkın verdiği yetkiyi kötüye kullanmaktır. Dahası Türkiye'de bu anlayış her zaman var olmuştu. Demirel de ''verdimse ben verdim'' demişti. 20 yılda kurumsal devlet, parti devletine dönüştü; 1.Memurlar kurumsal devletin bir ayağı idi. Bu nedenle her bakanlıkta bakanlar siyasi iktidarı, müsteşarlar memurların başı olarak kurumsal devleti temsil ederlerdi. AKP iktidarı müsteşarları kaldırdı, partiyi temsil eden siyasi atamalarla bakan yardımcılarını getirdi. Bunlar bakanlık içinde yetişmemiş oldukları ve devlete değil siyasi iktidara bağlı oldukları için kamu hizmetleri sosyal fayda anlayışına göre değil, parti popülizmi doğrultusunda yapılmaya başlandı. 2.Devlette denetim kısıtlandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin denetim yetkisi yasal olarak ve uygulamada bütçe verilerinin açılımına ulaşmayı zorlaştırarak kısıtlandı. Meclis'e bağlı Sayıştay'ın denetimine de sınırlama getirildi. 3.Devlet kaynakları ve imkânları, tüm bürokrasi kadrosu, bütçe giderleri, seçim popülizmi olarak kullanılıyor. Cumhurbaşkanı her mitingde her seçimde devletin bütün kaynaklarını, tüm kadrolarını seferber ediyor. Bütçeden hane halkına yardım I ve II başlıkları altında para dağıtılıyor. 4.Liyakat kalktı. Bir kısım kamu personeli, sınava tabi olmayan kurum olan Diyanet'e atandı veya Bakan özel kalem müdürlüğünde görevlendirildi oradan dağıtıldı. Yazılı sınava mülakat sistemi getirildi ve taraftar olmayanlar elendi. Çalışanlar liyakat esasına göre değil, AKP'li olmalarına göre değerlendirildi. Mülakat sistemi, personel alımında partili seçme tekeline dönüştü. Bu yollarla Devlette liyakat esası kaldırıldı. Devlet tarifi gereği, kamu yönetiminde uzman ve yetenekli kişilerin yer alması gerekir. Başka bir ifade ile; Kurumsal devlet