Tribünlerde bayrağımız yakılırken neredeydiniz

Fenerbahçe - Dinamo Kiev maçı sırasında atılan "Putin" sloganlarının gündem olacağını elbette öngörmüştüm. Avrupa'da tam da beklediğim tepkiyi okudum... Taraftarımıza 'hasta' dediler... "Utanç verici" diye manşet attılar. "Fenerbahçe hem maçı hem de insanlığını kaybetti." diye yazdılar... Daha neler neler... Avrupa'nın bu tepkisini çok çok iyi anlıyorum. Fakat anlamadığım Türkiye'den yükselen ses... Daha açık söyleyeyim, tribünlerde bayrağımız yakılırken sessiz kalanların, PKK paçavraları açılırken sorun görmeyenlerin, aşağılandığımızda, küçümsendiğimizde bunu dert etmeyenlerin, "Putin" diye slogan atılmasına bu kadar takılması bana biraz sürpriz oldu. Olayları elbette kendi bağlamında değerlendirmek gerekir. Nasıl ve hangi şartlarda tepki gösterdi Fenerbahçe taraftarı Dinamo Kiev'in golü sonrası bir oyuncunun tahrik eder biçimde yaptığı el hareketi ve tribünlerin abartılı tezahüratından sonra. Tartışmasız bir açık tahrik var yani ortada. Ve "Putin" diye slogan atılması o atmosferde verilebilecek en hafif tepki. Futbolun yüksek tansiyonu sırasında neler olmuyor ki Cumhurbaşkanları, Başbakanlar hedefe konuluyor. Hakemlerin, futbolcuların uğradığı hakareti saymıyorum bile. Kulüp başkanları, teknik direktörler. Neler söylüyor insanlar neler. Denebilir ki "hakaret de kabul edilemez çirkindir, fakat bu defa ima edilen şey daha ağır"... Bir saniye. Lütfen sessizce şu aşağıdaki görsele bakar mısınız. Bu fotoğraf 2007'de Galatasaray'ın UEFA kupası grup elemelerinde karşı karşıya geldiği Panionios maçında çekildi. PKK paçavraları ve bu küstah tehditle sahadaki aslanlarımıza adeta meydan okudular... Bugün ortalığı ayağa kaldıranların sesi çıktı mı... Bakın Avrupa'yı sormuyorum. Bizimkilerin sesi