Demokrasi, bireyin ve toplumun yararlarının örtüştürülmesidir

- Düşünce özgürlüğünden bireyin yaşam standartlarına,- Gelir bölüşümünden sendikal haklara birey ve toplumun çıkarları örtüştüğünde katılımcı demokrasi gerçekleşmiş olur.Katılım işin özüdür: birey, vatandaş siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, sanatsal olayların içinde "özgürce etkinlik göstererek, katılarak" demokrasinin aktif bir parçası olacaktır. Katılım için de "toplumsal örgütlenmeler esastır": sendikalardan vakıf ve derneklere her türlü demokratik örgütlenmeler, demokrasinin temel kolonlarını oluştururlar.Örgütler siyasal partileri, siyasal partiler de kuvvetler ayrılığına dayalı parlamentoları oluştururlar. Yoksa bu tür örgütlenmeler bulunmadan, sadece seçim dönemlerinde sandığa giderek oy vermek, "katılımsız, sandık demokrasisinden başka bir şey olmaz": örgütsüz ve katılımsız sandık demokrasileri "çakma demokrasi" adını almalıdır.Avrupa ve Kuzey Amerika'nın katılımcı demokrasilerini Afrika, Güney Amerika ve Asya demokrasilerinden ayıran da budur. Türkiye, tarikatların, cemaatlerin ve kimi sermaye çevrelerinin "sisteme" dahil olmasının sıkıntılarını 20 yıldır yaşamakta ve bu koşullarda seçimlere gitmektedir.Prof. Brian Arthur'un karmaşa kuramında olduğu gibi, "negatiflerin, ancak yeni negatifler yaratılarak ayakta durabildikleri" bir sarmalın içine yuvarlandık: iktidar yaptığı çok büyük yanlışlıklara rağmen ayakta kalabilmek için daha büyük yanlışlara meyletmiştir: yeni seçim kuralları ve düzenlemeleri bunun kanıtıdır.ANKARA, DÜNKÜ HATALARINI DÜZELTMEYE Mİ ÇALIŞIYORAnkara bugün Ukrayna'da Irak, Suriye ve Libya'daki dünkü fahiş yanlışlarından acaba ders aldı mıOliver Stone'un "Ukraine On Fire" adlı yeni belgeselini izlediğimiz zaman şunu görüyoruz: Batıcı radikal gruplar ve dinciler on yıl önce, nasıl "Arap Baharı"nı (ve felaketini) Ortadoğu'da başlatmışlarsa Ukrayna'da da "Batıcı"