Başarı mı, yoksa ...

Türkiye'de muhalefet ve iktidar çevresinden siyahla beyaz gibi iki pencere açılmış ve iki ayrı Türkiye manzarası sunulmaktadır:Bir tarafta iktidar penceresinden iktidara gelinirken verilen sözlerin büyük ölçüde karşılandığı bir Türkiye'ye ulaşılmış gibi görüntü sunulurken öte yanda apayrı: Türkiye nüfusunun yüzde 70'inin kabul etmediği bir ülkenin fiilen ortaya çıktığına inanılmaktadır ve kabullenilmektedir: Bir iktisatçının negatif temel faktörler olduğu keskin bir biçimde kabullendiği: ve yaşayan insanların yüzde 95'inin çok büyük ölçüde ekonomik sorunlar yaşadığı bir duruma gelmiş bulunuyoruz.Enflasyondan dış dengeye, istihdamdan dışarıya sermaye kaçışına kadar bütün negatif faktörler derin bir biçimde yaşanmaya başlandı:Fiilen tüm sayısal göstergeler iktisat biliminde ekonominin olağanüstü bir krize girdiğini gösteren özellikleri yaşamaktadır. Hem içerideki nüfusun yüzde 90'ının üstü tarafından bu yaşanılan gerilemeler ve çöküş yaşanan hususlar ekonomik hayatın günlük bir parçası haline gelmiştir.Bireysel reel satın alma gücü açısından çok büyük kayıplarla birlikte ülke ekonomisi siyasal olarak da uluslararası ekonomi karşısında itibarsızlaştırılmış ve en arka sıralara düşürülmüştür.Enflasyondan büyüme hızına ve dış dengelere kadar koskoca Türkiye Cumhuriyeti 200 dolayındaki devletin en geri sıralarına savrulmuştur. Bu gidiş siyasal olarak Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini Çin'den Amerika'ya, Ortadoğu'dan Avrupa'ya kadar Türkiye aleyhine bir duruma getirmiştir.Katar'la ve Amerika'yla ilişkilerimize baktığımız zaman: Somali'den Avrupa Konseyi'ne ne duruma düştüğümüze göz attığımız zaman ülkemizin, 20 yıl önce hayal bile edemeyeceği