İttihadçı düşmanlığı yüzünden Ermenilerden özür dilediler

Zaman zaman ne yaptıklarını bilmeden masumane ifadeler altında Ermeni tezlerini destekleyenler, büyük bir haksızlıkla Türk milletine nasıl bir leke süreceklerini görmüyorlar. 105 yıl önce aynı kafadaki "Sulh ve Felâh Partisi" tehciri kınayıp Ermenilerle işbirliği yapmak istemiş, ancak işbirliği çağrıları ters teptiği gibi Ermeniler bu sayede yoğun bir şekilde Türk milletinin aleyhine propaganda yapmışlardı İttihadçılar, "Özgürlük istiyoruz" diye iktidara geldikten sonra II. Abdülhamid'i mumla aratır bir baskı rejimi kurdular. Baskı yüzünden yurtdışına çıkan muhalifler ise İttihadçılar'a karşı üstünlük kurmak için her türlü yola başvurdular. Avrupa devletleriyle işbirliği yapmaları bir yana İttihadçılar'ı yıpratıp siyaset sahnesinde başarılı olabilmek için Ermeni tezlerine bile sarıldılar. MİDHAT PAŞA'NIN AİLESİ Alternatif ve muhalif istemeyen İttihadçılar, örnek aldıkları ve özgürlük kahramanı olarak gördükleri Midhat Paşa'nın oğulları ile damadını bile ayırt etmemişlerdi. Midhat Paşa'nın oğlu Ali Haydar Midhat ve Kemal Midhat yurtdışına çıkmak zorunda kalmış, paşanın damadı Nüzhet Bey ise önce Sivas'a, daha sonra da Alaşehir'e sürülmüştü. Tehcir edilen Ermeniler. İttihad ve Terakki karşıtlarından Midhat Paşa'nın küçük oğlu Kemal Midhat Bey, Mayıs 1916'da İsviçre'de Rus, Fransız ve İngiliz diplomatlarla ilişkiye girerek, İttihad ve Terakki aleyhtarı politika takip etmeye başlamıştı. Kemal Midhat Bey'in de içinde bulunduğu muhalifler 1917 yılının sonlarında yurt dışında "Sulh ve Felâh Partisi"ni kurdular. Partinin ismi "Barış ve Kurtuluş" manasına geliyordu. Partinin başkâtibi ve İsviçre temsilcisi Kemal Midhat Bey'di. ÇAĞRILAR TERS TEPTİ Ermeni tehciri konusunda belgelere dayalı bir eser hazırlayan Bülent Bakar, "Ermeni Tehciri" isimli eserinde tehcirden sonra İttihadçılar'ı yıpratmak için Ermeni tezlerini savunan "Sulh ve Felâh Partisi"nin ilginç hikâyesini anlatır. Kemal Midhat Bey, 28 Aralık 1917'de İttihad ve Terakki Partisi'ni eleştirmek için yayınladığı beyannamede şunları diyordu: Midhat Paşa "...Ekonomik ve ticari olduğu kadar entelektüel gelişim açısından da Osmanlı Devleti, Ermenilere borçludur. Şu anda Jöntürk adını alan sorumsuz bir grup İstanbul'da iktidarı elinde tutuyor ve bu iktidarı muhafaza etmek için kanlı yöntemlere başvurmaktadır ki bunlara Abdülhamid döneminde bile rastlamak mümkün değildir. Katledilen ve sürgüne gönderilen yüz binlerce Ermeni'nin katledilmesinin canlı tanıkları olduk... Birkaç ihtilalcinin davası uğruna 1.000.000'dan fazla suçsuz Ermeni sürgüne gönderilmiştir. Biz liberaller ve gerçek vatanseverler bunu şiddetli kınıyoruz ve aynı şekilde bunu dinimiz de kınamaktadır. ...Biz de aynı sebepten katledildiğimize göre aynı dava uğrunda birleşmeli ve bize baskı uygulayanların zulmünü kırmalıyız. O halde sadıkane ve samimi bir şekilde ortaklaşa hareket etmeliyiz. Size kirlenmemiş elimizi uzatıyoruz. Bu eli açıklıkla, korkusuzca bizimle aynı olan ideali gerçekleştirebilmek için kabul edin." Kemal Midhat Bey, Ermenilerle işbirliği yapmayı umuyordu. Ancak işbirliği çağrıları ters tepti ve Ermeniler, bu sayede yoğun bir şekilde propaganda yaptılar. Ermeni katliamını bir Türk olan Kemal Midhat Bey'in de kabul ettiğini basında dile getirdiler. Midhat Paşa'nın oğlunun çağrısı Ermenilere bulunmaz bir propaganda şansı vermişti. Sulh ve Felâh Partisi, Ermenilerden yeterli desteği görmeyince, sessizce tarih sahnesinden çekildi. TÜRKLER ALEYHİNE YOĞUN PROPAGANDA Kemal Midhat Bey'in Ermenileri işbirliğine çağıran beyannamesine bir Ermeni imzasıyla verilen cevap şöyleydi: "...22 yıl önce ve 1915 ile 1916 yılında yapılan katliamlardan tamamen Türk halkı sorumludur... Bundan böyle Ermeniler ve Türkler arasındaki ihtilaf giderilemez. Tek bir çözüm vardır. Ermeniler kendi aralarında