Umut var, tehlike de

Bilirsiniz, ben umuda çok önem vermem, özellikle "özne" henüz verili koşulları değiştirecek kapasiteden yoksunsa. O durumda umut, en fazla, öznenin durumu değiştirme çabalarına bağlı olacaktır. Ancak ben bu yazımda, "umutlu" bir yorum yapmaya çalışacağım. BİR ZOMBİ REJİMKarşımızda, arkadaşımız Miyase İlknur'un cumartesi yazısında, "kayış koptu", "balatayı sıyırdılar" deyimleriyle betimlediği bir "durum" var. Rejim kendi yarattığı, özelliklerini hiçbir biçimde anlayamadığı bir kaosun tutsağıdır: Realite, "Faiz sebep enflasyon sonuç" iddiasını sürekli reddediyor. Rejimin liderliği, boşa koyuyor dolmuyor, doluya koyuyor almıyor. Çırpındıkça, akıl istikrarını kaybediyor: Hem "serbest piyasa kurallarına sadık kalacağını" "ülkenin küresel ekonomik sistemle bağlarını" koruyacağını söylüyor hem de "Batı'nın kapitalist mantığıyla değil 'nas'la hareket edeceğini". "Enflasyona ezdirmeyeceğim" diyor, zamlar birbirini izliyor. Bir şizofreni giderek daha da derinleşiyor.Jale Özgentürk, cumartesi yazısında, "Serbest piyasaya bağlı kalmaya kararlı" şahsın iş çevrelerini arayarak fiyatları indirmeleri için baskı yaptığını aktarıyordu "Enflasyona sopa modeli" başlıklı yazısında. Ancak aynı gün yeni yıl, müstehcen oranlarda zamlarla açılıyor. Enerji fiyatlarındaki artış, sanayinin, taşımacılığın ve kış ortasında halkının ısınma maliyetlerini dayanılmaz düzeylere taşıyor! Rejim kapitalist ekonominin mantığını bir türlü kavrayamıyor. Hazine ve Maliye Bakan Dr. Nebati "Gözlerimin içine bak" dediği anda rejimin "gerçeği" ile karşılaşmıştık. Artık, karşımızda öldüğünün ayırdında olmadan ayaklarını sürüye sürüye dolaşmaya çalışan bir "zombi" vardı."Umut", bu zombi rejimin, genel seçimlerin yapılmasını önleyemeyeceğine, seçimleri çalamayacağına, muhalefetin yeni bir cumhurbaşkanıyla yeni hükümeti kurmayı başaracağına ilişkindir.VE TEHLİKEEğer muhalefet partileri seçimleri kazanırsa, onları çok tehlikeli iki hata olasılığı bekliyor olacak. Birincisi, devralacakları ekonomik enkaza ilişkindir. İkincisi de toplumsal barış adına "bırakın geçmişte olanlar geçmişte kalsın" tutumunu benimserse gündeme gelecektir. Yeni hükümet, yüksek enflasyon, uluslararası mali sermayenin güvenini kaybetmiş bir Türk Lirası, tükenmiş döviz rezervleri, derinleşen yoksulluğun yıktığı bir toplumsal talep, taşınması olanaksızlaşmış tüketici kredileri ve özel sektör borçları, derin krizde bir inşaat sektörü, sanayi ve ticaret kârlarını kemiren sürdürülemez bir rant ekonomisi ile karşılaşacaktır. Bu saydıklarımın hepsinin ülkenin sınıflar matrisinde karşılıkları var. Bu kesimler kendi çıkarları doğrultusunda hemen