Hâlâ kazanabilir!

Muhalefetin işi zor ama kazanmak imkânsız değil. İşi zor çünkü üç hatanın sonuçları şansını azaltıyor: 1- Gerçekliğin bir özelliğini ısrarla görmezden gelmek. 2- Bireyin öznelliğini tek bir boyuta indirgemek. 3- Sorunun esas olarak sandık güvenliği ile ilgili olduğunu kavrayamamak. İlk ikisi seçime kadar düzeltilemez. Ancak üçüncü hata düzeltilebilirse kazanmak olanaklıdır.1- Muhalefet, ülkedeki derin kutuplaşmayı, kutuplaşmanın karakterini anlayamıyor. Ülkedeki gerçeklik "ana kümesi", birçok "alt kümeden" oluşuyor. Bunlardan ikisi adeta iki farklı toplum, dolayısıyla iki farklı gerçeklik oluşturacak kadar istikrar, yeğinlik kazanmıştır. Bu, bugün laiklik ekseni üzerinde oluşmuş bir kutuplaşmadır; derin ekonomik krize karşın sınıf çelişkileri üzerinden oluşmamasının özgün nedenleri vardır. Muhalefet, bu durumu "kalp işaretleriyle", karşı tarafın değerlerini benimsemeye çalışarak ya da sürekli ekonomik krizi vurgulayarak aşamaz. Bu kutuplaşma, ancak içinden, nedenleriyle, etkileriyle mücadele ederek geçilirse aşılabilir. 2- Mustafa Balbay'ın salı günü köşesinde aktardığı Yozgat izlenimleri, özellikle iki açıdan çok önemlidir. Birincisi, yazının sonundaki saptamanın içinde gizli: "Dar zamanda da olsa vaatler yerine algıyı kırmak akıllı bir politika!" Algı, bireyin, karşılaştığı olguları anlamlandıran "kavramlar, değerler seti" ("hakikat rejimi") içinde oluşur. Bu dilin ve kültürün, "maddeselliğine" (bireyin dışından bilincini etkilemesine) ilişkindir. Ekonomiden siyasete, cinselliğe kadar olgular anlamlarını böyle kazanırlar. Örneğin "yoksulluk", yoksulluktan daha fazla bir şeydir. Bu nedenle bireyin arzularını, ekonomik çıkarlarına, bir anlamda beslenme, barınma gereksinimlerine indirgemek, öznelliğin karmaşık yapısını, biyolojik temeline indirgemek anlamına gelir ki özellikle sol açısından, tatsız sorunlara yol açabilir. Hayvanlar, biyolojik gereksinimleriyle hareket ederler, ahlaka ve adalete ilişkin sorunlarını ifade edebilecek bir dil sisteminden yoksundurlar. Ahlak ve adalete ilişkin sorunlarını ifade edebilecek bir dil sistemine sahip insanları, öznelliklerini beslenme-barınma (ekonomik) gereksinimlerine indirgeyerek, motive etmeye çalışmak, onların, iç dünyasını, değerlerini inançlarını önemsizleştirerek -değersizleştirerek-, onları salt biyolojik varlıklarına indirgemektir. Sürekli