Dincilerin kadın korkusu

Dinci İran rejiminin ahlak polisi, 16 Eylül günü genç bir Kürt kadını, türbanı "uygun" biçimde takmadığı için darp ederek öldürdü. Kürt ve İranlı kadınlar, dinci rejimin ataerkil baskısına karşı, "artık yeter" diyerek sokaklara döküldüler. İsyan o günden bu yana, rejimin ağır baskısına (400 kişi öldü, tutuklu kadınlara tecavüz ediliyor) teslim olmadı, tüm kentlere yayıldı, işçi sınıfının, çarşı esnafının, hatta kamyoncuların desteğini almaya başladı. İsyan, artık rejimin tümünü hedef alıyor. Ne de olsa Humeyni, rejimin en büyük başarısının kadınları baskı altına almak olduğunu söylememiş miydiKORKU GENELLEŞİYORŞimdi, yalnızca İran'ın molla rejiminin dinci seçkinleri, Ortadoğu'nun, İran molla rejimini bölge jeopolitiği içinde en büyük düşman olarak gören ülkelerin, Sünni, Yahudi dinci, seçkinleri de korkuyorlar. Suudi Arabistan'dan Mısır'a, emirliklerden İsrail'in Ortodoks Yahudi cemaatlerine kadar, ya görmezden geliyorlar ya da kitlelerinden saklamaya çalışıyorlar; bölgedeki büyük rakip gördükleri rejimi, bu isyanlardan yararlanarak yıkmaya çalışmak yerine, bu sarsıntıda yıkılmasından korkuyorlar. Aslında çok garip değil. Ortadoğu toplumsal hareketleri üzerine çalışmalarıyla bilinen sosyolog Asef Bayat'a göre, "Farklı coğrafyaların insanlarını, ortak duygularla, kaygılarla, özlemlerle bir araya getiren yeni bir küresel, kolektif İran doğuyor" ... "İnsanlar ihtiyar din adamlarının, onları normal bir yaşamdan mahrum bıraktığını, hayatlarını işgal ettiğini düşünüyorlar".Bu "normal" yaşam, insanların, bir din devletinin, arzularına, bedenlerine (cinselliklerine, doğum kontrolü haklarına), zamanlarına, sözlerine yönelik müdahalesinden uzakta, temel gereksinimlerini sağlamalarına olanak sağlayan bir ekonomik düzende özgürce yaşaması anlamına geliyor. Tüm dinci rejimlerin, cemaatlerin, akımların, hareketlerin bu "normalliğe" müdahalesi de ilk önce kadınları baskı altına alarak, iradelerini, biyolojik-ekonomik üretkenliklerini erkeğinkine tabi kılarak başlıyor. Bu müdahale ve baskı, başarılı olduğu oranda, hemen toplumun LGBT bireylerin, farklı dini, etnik grupların, yaşamlarına uzanıyor. Dinci rejimlerin, cemaatlerin, akımların, hareketlerin "tüm bedenlere ve kültürlere", müdahalesi, madalyonun bir yüzüyse, madalyonun öbür yüzünde toplumsal ekonomik artığınartık değerin) üretimine katılmayan bir sınıfın, toplumun geri kalanının "normal" bir yaşam sürebilmesi için gerekli kaynakları sömürmesi var. Bu