Aferin çocuklar

Böyle maçlar beni her zaman korkutmuştur. Zira inanmışlık, adanmışlık ve yüksek motivasyonun da etkisiyle küçük takımların, büyük şansları olur... Futbolu çekici yapan da budur aslında. Maçtan önce bunları düşünürken, "Bu defa da futbol şansı bize gülsün" temennisiyle milli heyecana start verdim. Ermenistan, basından takip ettiğimiz kadarıyla yeniden yapılanan bir takım. Ama Türkiye'nin dengi değil. Yine de Ermeniler'in mevzuyu 'Milli meseleye' dönüştürdüğünü ve varını yoğunu ortaya koyacağını biliyorduk. Biz de tecrübe açısından iyi bir durumda olsak da henüz bu atmosferlerden etkilenmeyecek kadar deneyim sahibi değiliz. Nispeten genç bir takımımız var ve stres katsayısı yüksek maçlarda olmadık hatalar yapabiliyoruz.Nitekim Ermenistan karşısında da böyle oldu. Bir kontra, bir feyk, bir orta ve kendi kalemize gönderdiğimiz serseri top. Doğrusu oyunu oturtmaya başladığımızda yediğimiz gol ve gelen moral bozukluğu organize olmamızı daha da geciktirdi. Birkaç organize atağın, birkaç tehlikeli pozisyonun, rakibi panikleteceğini biliyorduk ama bir türlü bunu yapamıyorduk. Orkun'un uzaktan attığı gole kadar sadece Merih'le bir tehlikeli pozisyon bulduk, onu da kalecinin üzerine vurduk. İlk yarının kalan bölümünde de sahada Türkiye'nin hakimiyeti vardı. Ama yakaladığımız galibiyet fırsatlarını kullanamayıp, soyunma odasına beraberlikle gittik. Bu devrede Hakan Çalhanoğlu önderliğindeki orta sahamızın oyunu çok iyi organize ettiğini söyleyemem. 3 sarı kartla girdiğimiz soyunma odasından daha iyi bir ikinci yarı taktiğiyle dönmek umuduyla çay molası verdik.Kuntz ikinci yarıya Merih Demiral ve Cenk Tosun'u kenara