Kalan Sağlar

Mevlana İdris'in vefat haberini aldığımda bir anda yapayalnız hissettim. Aynı mahallede yaşamamıza rağmen son bir aydır yüzyüze pek görüşemiyorduk ama onun varlığını bilmek bile bir cesaret kaynağıydı. Daha cesur, daha lirik, daha içli, daha yürekli bakabiliyordum dünyaya."Neden çay içmiyoruz" sorusunun geçtiği bir telefonun gelme ihtimali, bir sokakta karşılaşma ümidi bile farkında olmadığım bir anahtar veriyordu bana. Tüm kapılarım kapansa da koşacağım bir kapı vardı ve oradaydı.Vefat haberini aldıktan sonra evinin önüne gittim, beraber çay içtiğimiz yerlerde oturdum, izlediğimiz manzaralara sevdiğimiz şarkıları dinleyerek baktım. Dua ettim. Şiirlerini okudum bir kez daha. Onun bu dünyadaki kapısı kapansa da verdiği o anahtarın daima benimle olduğunu anladım.Sonra cenazesinde, bir yalnızlığın nasıl teselli edildiğini gördüm. Kardeşi Salih Abi'ye (Zengin) sarılan onlarca insanın her biri o kadar kardeşçe sarılıyordu ki, izlerken bile yüküm azaldı. Kabrine bakıp dua ederken Tarık Tufan'ın omzuma değen eli o kadar büyük bir yükü kaldırdı ki Başımdan öpen Hakan Albayrak'ın şefkati kaç yarayı aynı anda kapattı bilmiyorum. Şunu gördüm: Evet, dünya giderek tenhalaşıyor ve biz sürekli kaybediyoruz. Fakat güzel insanlar da saymakla bitmiyor. Evet, büyük kaybettik ama daha bitmedik.