Fars kumpası

Suriye ile "yumuşama" deniyor, sıcak bakıyoruz. "Normalleşme" söylemlerine olumlu yaklaşıyoruz. Ama bir de olurlar, olmazlar ve gerçekler var önümüzde.

Arabulucu olarak devreye giren, Şam-Ankara arasında mekik dokuyan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Adbüllahiyah'ın "normalleşme" diye sunduğu plan şu:

"Türk askeri, Şam'ın talebi doğrultusunda Suriye'nin kuzeyinden çekilsin."

Peki ya sonra

Oraya Şam yönetimi askerlerini yerleştirsin. Boşluğu onlar doldursun. O bölge onlar tarafından korunsun.

Şam yönetiminin durumu belli! Eskilerin değimi ile kendisi muhtaç-ı himmet bir dede. Nerede kaldı, gayrıya himmet ede. Hem öyle bir gücü yok, hem de başkalarının elinde oyuncak.

Olacak iş değil bu.

Onlar da biliyorlar durumu. O yüzden tekliflerinin ardına, "İran ve Rusya bu planın garantörü olsun" diye ekliyorlar.

O da başka bir felaket tabii. O yüzden böyle bir teklifi oturup konuşmak bile yersiz. Olacak iş değil.

Birincisi, askerimizi o bölgeden çektik diyelim. Şam yönetimi ne kadar samimi, gerçekten verdiği sözü yerine getirecek mi, getirebilir mi Ya yeniden geçmişe dönersek

Geçmişte terör merkeziydi o topraklar. Türkiye düşmanı her türlü müsilajın toplanma merkeziydi. En kızılından en yeşiline kadar bütün terör örgütleri, oradaki kamplarda yetiştirilip, Türkiye üzerine gönderilirdi. Abdullah Öcalan denilen adam da Baba Hafız Esat tarafından Şam'da beslenip büyütüldü.

Hiçbir inandırıcılığı ve ciddiyet yok bu teklifin.

İşte o yüzden, İran garantörlüğe soyunup, "olmazsa biz varız" diyor. O da başka bir felaket. Bugün o bölgede Türkiye aleyhine pek çok faaliyetin arkasında İran var. Kendi rejimini ve menfaatlerini dayatmak için ne gerekiyorsa onu yapıyor.

Azerbaycan'da görüyoruz işte. İran, Ermenilerle birlikte iş tutuyor. Onların arkasında. Türkiye ve Azerbaycan güçlenmesin diye Zengezur Koridoruna bile karşı çıkıyor. Ermenilere omuz verip, engel üzerine engel çıkarıyor. Üstüne üstlük, bir de alay eder gibi