Bu bir vefa yazısıdır!

Geçtiğimiz senenin içinde ülkemiz birçok değerli şahsiyetleri dünyalarını değiştirdi. Devlet adamından ilim adamına, edebiyat dünyasından siyaset dünyasına. Yine hemen hemen her toplumda olduğu gibi toplumu var eden bu değerli isimlerin ardından kıymetini idrak ettik. Birçok edebi cümleler kuruldu bu değerli insanların topluma, insanlara katkılarına dair. Kimileri bu isimlerin üzerinden yaşadıkları anıları anlatarak biraz gündemde kaldılar ama olsun onlar sayesinde daha iyi tanıma fırsatımız oldu. Kimileri bu isimlerle bir davayı yüklenmişlerdi ve onların konuşmalarındaki samimiyetle "davadaşlarını", beraber ne çile çektiklerini öğrendik. Yaşarken gündemlerimize gelmeyenler vefat ettikten sonra bir yerden ilişiverdiler hayatımıza. Ülkemiz, ümmet ve insanlık için büyük hizmetler eden bir büyüğümüzün ardından sosyal medyada yapılan bir yorum dikkatimi çektim. Vefat haberi geçilen paylaşımın altına gençlerden biri şöyle yazdı: "Niye böyle değerli isimlerden öldükten sonra haberdar oluyoruz" Gencin tepkisi haklıydı. O vakte kadar hiç ismini duymadığı kişi hakkında a'dan z'ye herkesten olumlu görüşlere dair içerikler görünce şaşkınlığa düşmüştü. Bugünkü yazımızda gençlerin bu sözüne ve serzenişlerine muhatap olmamak için yaşayan değerli bir isme yer vereceğiz. Yaşarken vefamız gereği sözlerimizi söyleyeceğiz. pushfn('ads'); Milli Gazete okurları, Milli Görüşçüler, İslam'a dair hassasiyet taşıyan ve edebiyatla ilgilenenlerin yakinen bildiği bir isim Ali Haydar Haksal hocamız. İnandığı değerleri sözle, kalemle, siyasetle ve edeple savunan ender kalemlerdendir. Hamasete düşmeden, ilgiyi kendi üzerine çekmek yerine ümmetin dertlerine, insanlığın kederlerine dikkat çeken, kamplaştırmadan; siyahı yerine beyazı yerine koyan, geçmişten gelen geleneği, iyilikleri, güzellikleri, doğruları, faydalı olanları, adaletli olanları geleceğe taşımaya çalışan bir fikir işçisidir. Kaleminden dökülenler yüreğinden geçmeden uğramaz kâğıda. Yani söyledikleri ile yapıp etmeleri denk düşer. Bazı kalem erbapları gibi 'o güzel son model arabalara' binip lüks yerlerde düzenlenen konferanslara giden ve 'fedakâr, cefakâr, davasının delisi yeni nesil' yetiştirmesinden bahsedenlerden değildir. Bizler Milli Gazete'deki yazılarından tanıdık. Gazetemiz geldiğinde sayfalar arasında gezerken Ali Haydar hocayı okumadan geçmek emeğe saygısızlık yapmak gibi gelir. Çünkü o yazıların büyük bir düşünce okyanusundan damıtıldığını bilirdik. Ali Haydar hoca bir arı misali yazısını kurarken İslam tarihi boyunca elde edilen mirası bizlere bal gibi sunan bir kalemdi. pushfn('ads'); Müderris İsmail Hakkı Efendi'nin torunu olan Haksal, "öykücü, şair, yazar, eleştirmen" olarak tanımlanıyor. Edebiyatın birçok alanında ürün veren Ali Haydar hocamız her şeyden önce çok iyi bir okuyucudur. Ali Haydar hoca, kardeşinin anlatmasıyla işlerin arasında en ufak bir dinlenme fırsatı doğduğunda eline hemen bir kitap alırmış. Çocukluğu, gençliği böyle geçmiş. İnternette ufak bir arama yaptığınızda onun hakkında üç internet sayfası kapsamında satışta olan, basılmış eserlerine rast geleceksiniz. 1975'te Milli Gazete'de yayımlanan ilk öyküsü ile başlayan macerası köşe yazarlığı ile halen devam etmekte. Milli Gazete'nin yanı sıra farklı yayın evlerinden çıkan birçok eserde imzaya sahiptir. 1987 yılında kurulan Yedi İklim edebiyat dergisi ismi ile Ali Haydar hocanın ismi özdeşleşmiş durumda. Sırat-ı Müstakim'den Sebilürreşad'a uzanan bir derdin, bir davanın taşıyıcılığını yapma yükünü omuzlamış durumdadır. Yedi İklim Türkiye'de uzun süredir yayın hayatında var olan bir dergi. Yayıncılık hayatında ülkemizde bir derginin var olması ise işin erbaplarınca ayrıca takdire şayan bir vakıadır. Benim için