Göç taşeronları

İngiltere'nin sınırlarına varan mültecileri uçaklarla Ruanda'ya gönderme planı göç politikalarında tehlikeli bir dönemin habercisi. Geçen ay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) müdahalesiyle mültecilerin İngiltere'den Doğu Afrika ülkesi Ruanda'ya gönderilmesi durdurulmuştu. Ancak İngiliz hükümeti yeni göç politikasını uluslararası hukuka rağmen uygulayacağının sinyallerini veriyor. Nisan ayında İngiltere ile Ruanda arasında 'Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı' adı altında bir mutabakat anlaşması imzalandı. Buna göre İngiltere ilk etapta ödeyeceği 120 milyon sterlin karşılığında sınırlarına varan belgesiz mültecileri Ruanda'ya gönderebilecek. İngiltere sığınmacıların transferi, işlemleri, çalışma, yaşama, sağlık ve eğitim gibi hakları konusunda Ruanda'ya 5 yıllık bir destek paketi sağlayacak. Özetle İngiltere, Ruanda'yı sığınmacılarla ilgili sorumluluk sahibi kılacak ve başvuruları 'uzaktan' değerlendirecek. Bu plan Ruanda'nın insan hakları karnesinin temiz olmadığına dikkat çeken aktivistler, örgütler ve hukukçular tarafından tepki çekiyor. İngiliz hükümeti ise ülkedeki iltica sisteminin yılda 1.5 milyar sterline mal olduğunu, evsiz göçmenler için otel konaklamalarının günde 4.7 milyon sterline ulaştığını söylüyor ve Ruanda çözümünün daha hesaplı olacağını savunuyor. İngiltere, mülteci ihracı ve deniz aşırı iltica işlem sistemi politikalarında yalnız değil. Avustralya ülkeye deniz yoluyla ulaşan mültecileri Güney Pasifik'de Nauru adası ve Papua Yeni Gine'nin Manus adalarındaki kamplara gönderiyor. İsrail de Ruanda ve Uganda ile 2014-2017 yılları arasında benzer bir göç anlaşması yapmıştı. İngiltere daha önce Man Adası, Cebelitarık, Arnavutluk ve Gana ile göç anlaşması sağlamaya çalışmış ancak başarıya ulaşamamıştı. Şimdi Danimarka, Ruanda ile benzer bir sığınmacı anlaşması üstüne görüşmelerde bulunuyor. Elbette bir çeşit yatırım, ticaret ve iş ortaklığı projeleriyle