AB ile sıfır noktasına doğru

Fransa'nın popülist eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, 2007 yılında "Türkiye Avrupa değil, Küçük Asya'dır" demeciyle Ankara'nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğine karşı açık kampanya başlatmıştı.İç politikaya oynarken AB içindeki politik zemini de kaydırmak isteyen Sarkozy, eski Almanya Başbakanı Angela Merkel'in de derinden desteğiyle Ankara'ya tam üyelik değil, "imtiyazlı ortaklık, Akdeniz Birliği, Norveç Modeli" gibi alternatif seçenekler sunulması fikrini Avrupa'da iyice yerleştirmeyi başardı.Bugüne kadar Ankara ile Brüksel arasında güya "tam üyeliğe aday ülke" görüntüsü seyircilerin salonu çoktan terk ettiği bir tiyatro oyunundan öteye gidemedi.Her iki taraf da yükümlülüklerini diğer tarafa atarak tarihi bir projenin diri diri gömülmesini bilinçli politikalarla hayata geçirdiler.Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın bu ay İsveç'in NATO üyeliğini Türkiye'nin AB üyeliği süreciyle ilişkilendirmesi bu köhne oyunun bir kez daha sahneye sürülmesine neden oldu.RAPORDA KİLİT İFADELERAvrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi'nin bu hafta hiç ret oyu almadan kabul edilen Türkiye raporunda Ankara'nın mevcut koşullarda üyelik müzakerelerine başlayamayacağının altı çizildi.Raporda "AP üyeleri Türk hükümeti ve AB üye ülkelerine mevcut tıkanıklığı aşmak ve daha yakın bir işbirliğine gitmek için AB-Türkiye ilişkilerinde paralel ve gerçekçi bir çerçeve üstüne düşünme sürecine girmeleri çağrısında bulunuyor. Üyeler komisyona her iki tarafa da uyacak çerçevenin olası formatlarını düşünme çağrısını yapar" denildi.Bu paragraftaki kilit nokta "paralel ve gerçekçi çerçeve" ifadesi.AP ARKA ÇIKARDITürkiye'de insan hakları ihlalleri, basın özgürlüğü kısıtlamaları, siyasi muhalefete uygulanan gözdağı ve hapis cezaları, kadına yönelen sistematik şiddet, yargının siyasallaşması ve devlet mekanizması içinde giderek artan yolsuzluk bir çeşit rejime