Evdeki Bulgur

Buğday konusuna değinmek istiyoruz. Buğday ekim alanlarının gittikçe azalması, ithalatın artması, dış ticaret açığımızın böylece olumsuz etkilenmesi, ileride doğacak sakıncalar gibi konuları zaten işleye işleye kalemler alev aldı. O konulara girmeyeceğiz. Şu buğday ekimi için, yok Sudan toprakları kiralanacak, yok Güney Afrika'nın uçsuz bucaksız arazilerinden faydalanılacak, yok olmadı Latin Amerika ülkelerindeki bol, verimli, geniş arazilerinden istifade edilecek, gibi söylemler dolaştırılıyor. Yeni de değil, yıllardır konuşuluyor. Hem de resmi ağızlardan geliyor bu açıklamalar. Hayretler içinde dinliyoruz, okuyoruz. Türkiye'nin verimli arazileri ekilip dikilmeyecek, ekilip dikilmesi için teşvikler uygulanmayacak, çiftçimiz artan maliyetlerin pençesinde inim inim inleyip, sonunda tarlasını boş bırakmaktan başka çaresi kalmayacak, büyük şehirlere göç edip sefaletleri oynayacak. İçlerinde tuzu kuru olanları tarlasını bağını, bahçesini satacak, aldığı paraları da kur korumalı mevduatın tatlı ve zahmetsiz kazançlarını elde etme hayaliyle bankalara yatıracak. Bizim yöneticilerimiz buna çare bulmak yerine okyanus ötesi ülkelerin topraklarından faydalanacaklar. Yani Mısır'daki Dimyat bölgesine pirinç için gidecekler. Ama evdeki bulguru yeterince ciddiye almayacaklar. Sonra bir bakacağız ki, bulgur da yok olmuş. Yani halk deyimi ile "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" durumunda kalacağız. pushfn('ads'); Birazcık düşünürsek, Amerika kıtasında tarlalar kiralanacak. Ekime hazırlanacak. Ekilecek, bakılacak, gübrelenecek, hasat yapılacak, sapı samanı ayrılacak, buğdayı kara yolu ile okyanus kıyısına taşınacak, oradan gemilere yüklenecek, okyanus geçilecek, gelinip bir limana yanaşılacak, oradan da kara nakil vasıtalarına yüklenip, Anadolu'nun ücra köşelerine götürülüp halkımıza ucuz fiyattan satılacak, halk da bundan ekmek yapıp yiyecek. Maliyetlerini bir tarafa bırakıyoruz, Allah korusun bir savaş durumu olursa bu buğday yüklü gemileri korumak ve sağ salim okyanusu geçmesini sağlamak üzere donanmalarımız refakat edecek. Etmezse ne olacak 1914 yılında İstanbul'dan Trabzon Limanı'na gönderilen asker, erzak, giyecek ve mühimmat yüklü gemilerimizin başına ne geldiyse o olabilecek. Hatırlamakta fayda var, bu nakliye gemilerimize refakat edecek bir donanma tahsis edilmediği için, Karadeniz'de Rus savaş gemilerinin hücumu neticesinde, yaklaşık 6 bin Mehmetçik ve Sarıkamış harekatında giyilmek üzere gönderilen kışlık elbise ve ayakkabılar ve erzak ile birlikte batırılmış, bu sebeple yalınayak, sırtı açık, karnı aç kışa teslim edilen 100 bine yakın askerimiz donarak şehit olmuştu. pushfn('ads'); Efendim o günkü şartlar başka bugün başka, diye itiraz edecek olanlara deriz ki, potansiyel düşmanlarımızın karakteri asla değişmedi. Bu gün daha modern imkanlarla bu sabotajları tekrarlayacaklarından asla şüphe etmemeli. Efendim savaş halinde kendi topraklarımıza dönüp ekeriz, gibi basit cümleler kurulmaya kalkışılmasın. Savaş anında buğdayın