Ama, fakat, lâkin!..

Bu ülkenin muhalefet partilerinin biraz olsun yerli ve milli olmasını istemek çok şey midir, bilinmez. Özellikle de CHP ve başını çektiği yuvarlak masa partilerinin bu konuda ciddi özür sahibi olduğu, malum. Yaşadıklarımız, benzemezler ittifakına mensup irili ufaklı partilerin yerli ve milli olabilme konusunda treni kaçırdıklarını gösteriyor. Bu konuda ümit besleyebileceğimiz tek husus, bu partileri yönetenlerin kendilerine oy veren ya da vermeyi düşünen seçmenler tarafından uyarılmaları ihtimali. Açık olan şey, muhalefette iken yerli ve milli olmayı beceremeyenlerin iktidara geldiklerinde, isteseler de böyle bir imkan bulamayacakları. Hele de iktidara gelebilmek uğruna 'dostlarımız' dedikleri dış mihraklarla işbirliği halinde iseler, geçmiş olsun. Gündemin önemli meselelerinden olan İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyelik müracaatı konusunda ülkemizin nasıl bir tavır takınacağı konusu tam bir turnusol kağıdı... Terörle mücadelemiz konusunda aykırı işler yapmaya meraklı bu iki ülkenin üyeliğini veto edebilme hakkımız, meselenin bam teli. İsveç ve Finlandiya konusu sırtlarında yumurta küfesi bulunmayan muhalefet partilerinin esip savurmaları açısından son derece uygun bir ortam oluşturuyor, teorik olarak. Ancak, konuyu önce geçiştirmeye çalışan CHP, İP ve muhalefet cenahının diğer partilerinden ama, fakat ve lâkin ile başlayan cümleler duyuyoruz şimdi... Mevcut NATO üyeleri arasında benzer faaliyetleri bulunan ülkeleri örnek gösterip, İsveç ve Finlandiya'yı bu konuda sıkıştırmanın şık olmadığı ve benzeri bahaneler dışında sözleri yok... Eğer teslimiyetçilikten kaynaklanmıyorsa, böyle bir tavrın ahmaklık olduğunu çocuklar bile bilir oysa! Türkiye'nin bu ülkelerden talep ettiklerinin yerinde olduğunu mecburen vurguladıktan sonra, 'ama' ile başlayıp bu konunun iç politika malzemesi