Yeni Şafak Dursun Gürlek - Muhabbet fedaisi Ömer Tuğrul İnançerGüzel insanlar kafilesinin mümtaz isimlerinden ve tarikat erbabının seçkin simalarından Ömer Tuğrul İnançer Beyefendi'nin vuslat haberini oğlumun telefonuyla Babaeski'de aldım ve bir anda teessür deryasına daldım. Eşim Yasemin Hanım da son derece müteessir oldu. Teessürünün tezahürü çehresinde tebellür etti. Sonra "Erişince irciî emri dedim Allah'a, eyvallah" mısraını hatırlayınca biraz olsun teselli buldum. "İnnâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn" diyerek İstanbul'a dönüş hazırlıklarına başladım.Cenazenin çok kalabalık olacağını tahmin ettiğim için erkenden Fatih Camii'nin yolunu tuttum. Daha sonra oğlum Mehmed de bana refakat etti. Hemen tabutun başına gidip dua etmek istiyordum ama güvenlik görevlileri caminin epeyce uzağından dolaşıp içeri girmem gerektiğini söylediler. Tam o sırada beni tanıyan bir görevlinin müsaadesiyle musalla meydanına dahil oldum. İkindi namazından sonra çok hem de çok büyük bir cemaatle cenaze namazını kıldık. Namazdan sonra İstanbul müftüsü Safi Arpaguş Hoca tezkiyesini yaptı. Arkasından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ölümün güzelliğini yansıtan, Tuğrul Efendi'nin faziletlerini dile getiren sözler söyledi.Mim harfiyle başlayan kelimelerle söyleyecek olursak mütefekkir, mutasavvıf ve müellif olarak bilinen Ömer Tuğrul İnançer merhumu özellikleriyle ve hizmetleriyle anlatmaya -tabii ki - bu sütun yeterli değildir. Şu kadarını söylemek isterim ki, o tam bir Peygamber âşığı ve evliya bendesi idi. Bu iki hususiyetin dışında, zaten daha başka ne söylenirdi ki Evet, üslubu sertti, fakat mertçe ifade edilen cümlelerden meydana geliyordu ve buna merhum üstad Necip Fazıl'ın ifadesiyle "mukaddes öfke" deniliyordu. Unutmayalım, Süleyman Nazif merhum da bu konuda "Yavaş tükürük sakal kirletir!" diyordu. Hakk'ın hatırını âli tutan Tuğrul Efendi, aynı zamanda Gönenli Mehmet Efendi gibi müjdeleyici idi. Kurtuluşa götüren yolun yegâne rehberinin Fahr-i Kâinat Efendimiz olduğunu anlatırken gönül dünyamızda sevinç rüzgârları dalgalandırıyordu. Sizin anlayacağınız nasıl konuşulacağını, kalblerin nasıl fethedileceğini çok iyi biliyordu. Mekânı cennet, makamı âli olsun. Kendisiyle son görüşmemizde naçizane kaleme aldığım bir kitabımı imzalayıp takdim etmiştim. Onun da bende imzalı kitapları bulunuyor.Merhum ve mağfur Ömer Tuğrul İnançer, "Evliya Burcu" Bursa'da dünyaya geldi. "Fetih yâdigârı" İstanbul'da irtihal-i dar-ı beka etti. Öyleyse İsmail Hakkı Bursevi hazretleriyle ilgili bir hatırayı rahmete vesile olması dileğiyle nakledelim.2008 yılının Ramazanıydı. Bu mübarek ayın ilk haftasında, Kubbealtı Kültür ve Sanat Akademisi'nde verilen iftara bendeniz de katılmıştım. Bir ara masadaki arkadaşlarla sohbeti koyulaştırmıştık. Nereden aklıma geldiyse, "Tuğrul İnançer Bey'i göremiyorum, acaba bu akşamki iftara gelmeyecek mi" diye sorma gereğini duydum. Aradan beş dakika ya geçti, ya geçmedi. Tuğrul Efendi içeri girdi, gelip masamızda yer aldı. Muhabbet faslı olanca halavetiyle devam ederken, İsmail Hakkı Bursevi hazretleri hakkında şu ilgi çekici menkıbeyi anlattı:Büyük Türk mutasavvıfı Bursalı İsmail Hakkı hazretlerinin muhterem hanımı, acaba hangimiz önce vefat edeceğiz diye merak edermiş. Bir gün kocasına, "Aman efendim, bu kadar kitap yazıyorsunuz. Bir Kelam-ı Kadim de lütfedip benim için yazsanız" diye rica eder. Efendi hazretleri "Birkaç gün odama girme de yazıvereyim" buyururlar. İki gün sonra kadıncağız merak eder. Gizlice gelip kapıyı açar. Bir de bakar ki, kırk kadar İsmail Hakkı yazı yazıyor. Büyük bir şaşkınlık yaşar. Hazret, buyurur ki, "Niçin tenbihime aykırı hareket ettin" Hanım "Efendi, merak ettim. İki gündür bir şey yemediniz. Verilen yemeği de almadınız. Onun için geldim" diye cevap verir. Hazret buyurur ki, "Ben hayatta oldukça bu sırrı kimseye söyleme". Kadın işte o zaman kendisinin daha sonra vefat edeceğini anlar. Gerçekten de yirmi yıldan fazla yaşar."Kemâlnâme-i İsmail Hakkı" adıyla kıymetli bir Bursevi biyografisi kaleme alan son devir tasavvuf tarihçilerinden Hüseyin Vassaf Efendi kitabında buna küçük