Askerler için yazılan Din Dersi kitapları

Geçenlerde İstanbul'da basılan mushafları konu alan ve Yeni Şafak'ın Pazar ekinde1 yayımlanan röportajı ben de okudum. Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Filiz Dığıroğlu Hanım, kendisine yöneltilen "Dinî kitap yayınında kadınları görüyor muyuz" sorusuna verdiği cevapta, Kamer Hanım'ın yazdığı ilmihâlin askerlere dağıtıldığını belirtiyor. Bu hanımın bir muallime olduğunu, Ramazan-ı Şerîf Orucu Risâlesi, Namaz Hocası gibi kitaplar kaleme aldığını dile getiren Filiz Hanım şöyle diyor:"Kamer Hanım'ın bu kitapları, bazı tashihlerden sonra basılıyor. Namaz Hocası kitabının çeşitli matbaalarda birçok baskı yaptığını görüyoruz. Bu da halkın kitaba teveccühünü ve bu sahadaki ihtiyacı gösteriyor. Bu arada Kamer Hanım, iki kez de padişahtan nişan alıyor. Ayrıca kitabı askerlere resmen dağıtılıyor. Kitap o kadar popüler oluyor ki, korsan baskısı bile yapılıyor."O devirde bu derece ilgi gören adı geçen bu Osmanlıca kitabı, yıllar önce ben de bir sahaftan alıp kütüphaneme yerleştirmiştim.Bu satırlar bana askerlere dağıtılmak üzere yazılan diğer kitapları ve müelliflerini hatırlattı. İlk önce aklıma iki isim geldi. Merhum Muallim Cevdet'in "Askerî Din Dersleri" ismiyle bir kitap yazdığını, ayrıca eski Diyânet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki'nin, başkan yardımcılığı sırasında "Askere Din Kitabı" adıyla bir eser hazırladığını biliyoruz.İsterseniz önce Muallim Cevdet'ten başlayalım.Milli Eğitim tarihimizin pırlanta isimlerinden biri olan Muallim Cevdet, aynı zamanda müellif Cevdet'ti ve kelimenin tam anlamıyla hezarfendi. Osmanlı arşiv belgeleri konusunda uzmandı ve bu belgelerin bir bölümünü tasnif etmişti. Ayrıca 1930'lu yıllarda okkası on kuruştan Bulgarlara satılan arşiv belgelerinin tekrar ülkemize getirilmesi konusunda büyük gayret göstermişti. Tarih bilgisi mükemmeldi. Ünlü Seyyah İbn Batuta'nın Seyahatnâme'sine Arapça zeyl yazacak kadar ilmi iktidara sahip güçlü bir araştırmacıydı. Bütün ömrü kütüphanelerde, okullarda ve arşivde geçti. Eğer görev yaptığı mekteplerde yüzlerce, binlerce öğrenci yetiştirmekten vakit bulabilseydi, eserlerinin sayısı çok daha fazla olurdu. Buna rağmen onun "Şehnâme- Şark İlyadası", "Zamanımızda Usûl-ü İnşâ ve Muhabere", "İbn Batuta'ya Arapça Zeyl", "Müderris Ahmet Naim Bey", "Spor Ruhu", "Tarih Lügatı" gibi önemli kitaplara imza attığını biliyoruz. Bu sonuncusu ölümüyle -maalesef- yarım kalmıştır. Merhumun bu yazıda -kısaca da olsa- üzerinde duracağımız eseri, yukarıda da belirtildiği üzere, "Askerî Din Dersleri" adını taşıyor. Eser ilk defa 1928'de, İslâm harflerinin yasaklanmasından kısa bir süre önce basıldı. Mareşal Fevzi Çakmak tarafından büyük bir takdirle karşılandı ve ordumuza dağıttırıldı. Eserde 38 ders bulunmaktadır ve Türk askerlerine dinî, tarihî, edebî ve ahlakî konularda çeşitli dersler verilmektedir. İlmihal bilgilerinin yanı sıra asker hikâyeleri de sade ve etkileyici bir üslûpla anlatılmaktadır. "Plevne Muharebesi ve Gazi Osman Paşa", "Sivastopol'da Ispartalı Halil", "Çanakkale'de Mustafa Çavuş", "Türk Okçuları" bazı ibret dolu hikâyelerin başlıklarını teşkil ediyor. Son ders olan 38. ders "Müslümanca Yaşayış Programı" başlığını taşıyor ve anlattığı konular itibariyle büyük önem arzediyor. Merhum Mehmet Şevket Eygi, bu kitabı "İslâmı Anlamak" adıyla 1993'te yeniden yayımladı, sonuna da şöyle bir ibret tablosu ilâve etti:"Elinizdeki bu kitabın garip bir macerası vardır. Askerlere din dersi konusunda yazılacak bir kitap için devlet müsabaka açmış. Muallim Cevdet'in bu kitabı birinci olmuş. Kendisine 188 lira mükâfat verilmiş. Ordu bu kitap için üç bin adetlik kâğıt vermiş, kitap basılmış. Fakat bu esnada harf devrimi olmuş. Kitap okutulmamış, beş binlik baskının iki bini müellifin elinde kalmış. Cevdet, elinde kalan kitaplardan birinin kapağına düştüğü notta şöyle demektedir:"yazık ki, kitaplarım elimde böyle kaldı ve ben iki senedir borç ödüyorum. İnsafla okuyan görür, bu eser böyle imha edilmeye lâyık mıydı" (Osman Ergin, s.330). Muallim Cevdet'in verdiği bu izahtan, ordunun aldığı üç bin nüshanın imha edildiği, geri kalan iki binin de satılmadığı anlaşılmaktadır. Efendim, yine yukarıda belirtildiği üzere,