NATO mu Amerika mı

Bu haftanın en sıcak gündem konusu Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya girmek için yaptıkları müracaat oldu. Türkiye NATO'nun bu ülkelere davet göndermesini bloke ederek ilk somut tavrını da böylece gösterdi. Türkiye'nin daha önceden veto edeceğini duyurduğu bu iki ülkenin NATO'ya üyeliğine karşı çıkmasının asıl sebebi yıllardır mücadele ettiğimiz PKKPYD'ye verilen destek nedeniyle duyulan rahatsızlıktır. Açık veya gizli olarak bütün Avrupa ülkeleri ve ABD bölgemizdeki bütün terör örgütlerini yıllardır destekliyorlar ve terör destekçiliği bu ülkeler için bir devlet politikası halinde çok uzun süredir yürütülmekte. Doğal olarak Türkiye'nin de veto kartıyla talep ettiği hususlar son derece haklı ve meşrudur. Başta PKKPYD olmak üzere teröre verilen desteğin kesilmesi Türkiye için bir beka meselesidir. Artık çocuklarımıza terörü devretmek istemiyoruz. Bunun da yolu terörün dış desteğinin kesilmesidir. Diğer hususlar bundan sonra gelir.Dikkat edilirse iki İskandinav ülkesinin NATO'ya girmesini konuşuyorken işin ucu hep ABD'ye çıkıyor. Çünkü ikinci dünya savaşından sonra ABD NATO üzerinden sadece Avrupa'nın güvenliğini sağlamadı aynı zamanda o ülkeleri çok yönlü olarak kontrol etmeye başladı. Avrupa ülkelerinin yıllardır Türkiye aleyhine tavır takınmalarının temelinde bu ülkelerin tarihi ve sosyogenetik kodlarıyla birlikte bu kontrol edilmişlik durumu var. Bu nedenle iki ülkenin NATO'ya girmek istemesi adeta küresel sistemi hareketlendiren bir etkiye sahip. İsveç ve Finlandiya'nın askeri kapasiteleri NATO'ya bir katkı sağlamayacağı gibi Rusya için de bir tehdit oluşturmaz. Ancak özellikle Finlandiya'nın jeopolitik konumu NATO'nun ve doğal olarak ABD'nin Rusya'yı kuzeyden çevrelemesine imkan verir. Önümüzdeki dönemde tıpkı Yunanistan'da olduğu gibi İsveç ve Finlandiya'da da NATO ve ABD üslerinin kurulmasına şahit olabiliriz.Türkiye'nin veto ihtimalini aşabilmek için ABD ve Batı bir taraftan Türkiye'yi tehdit ederken veya diğer bir ifadeyle aba altından sopa gösterirken diğer taraftan Türkiye'nin taleplerini giderme bakımından şimdilik somut olmayan söylemlerden ibaret bir süreç işletmeye çalıştıklarını görüyoruz. Ama burada sürecin sonucunu belirleyecek asıl konu Türkiye'nin kararlılığı olacaktır. Bu süreci etkileyen diğer önemli bir husus da Türkiye'nin milli güç kapasitesidir. Cumhuriyet tarihinin en yüksek güç ve kapasitesinde olduğumuz düşünülürse Türkiye tarafından iki İskandinav ülkesinin NATO'ya katılımı konusunda takip edilmesi gereken politikanın uygulanması yüksek bir ihtimal olarak görünüyor. Elbette birtakım baskılarla karşılaşmamız muhtemel ama sonuçta Türkiye'nin elde edeceği fayda çok yüksek. Türkiye başta FETÖ ve PKKPYD'ye