İlhak mı iflas mı

Rusya'nın geçtiğimiz cuma günü Ukrayna topraklarındaki dört bölgeyi ilhak etmesi yeni jeopolitik kırılmaların olacağının da habercisi gibi görünüyor. 24 Şubat'ta başlayan Rusya'nın Ukrayna'yı işgali sonrası Rusya başlangıçtaki planını değiştirmiş ve Ukrayna'nın tamamını işgalden vaz geçerek sadece Donbas alanına yönelmişti. Ancak burada da tam olarak kontrol sağlayamayınca kısmi seferberlik ilan ederek bölgedeki asker sayısını arttırmaya çalışmıştı. Daha sonra askeri operasyon dediği Ukrayna savaşını meşru bir zemine taşıyabilmek için Karadeniz kıyısındaki Odesa ve Kırım'a bitişik Herson ile kuzeye doğru Zaporijya, Luhansk ve Donetsk bölgelerini ilhak ettiğini açıkladı. Böylece bundan sonra buralara yapılacak her türlü saldırıyı Rusya topraklarına yapılmış sayarak daha fazla güç kullanabilmek için uluslararası meşruiyet sağlamayı hedefledi. Rusya Kırım'dan sonra bu dört bölgeyi ilhak ederek hemen doğusundaki Azak Deniz'ini de kendi sınırlarına katmış oldu. Ayrıca Herson'un Karadeniz kıyısında bir şehir olması nedeniyle Karadeniz'deki alanını genişletti. Ancak bir yeri ilhak etmekle orayı kontrol edebilmek ayrı şeylerdir. Nitekim Ukrayna ordusu Ruslara yönelik karşı taarruzlarını arttırarak Rus kontrolü altındaki bazı yerleri geri almayı başardı. Daha da ilginci Rusya Ukrayna silahlı güçlerinin karşı taarruz gücünü de henüz kırabilmiş değil. Ayrıca ilhak öncesi Rusya'nın siyasal sınırları içerisindeki Belogrod gibi bazı şehirlerin Ukrayna güçlerince vurulmasına rağmen Rusya'nın bunu savaş sebebi saymaması da oldukça manidar. Askerî açıdan bakıldığında bir ülkenin savaşma azim ve kararlılığını kırmak sonucu belirleyen veya zaferi getiren en önemli faktördür. Bu bakımdan Ukrayna için hayati önemde olan üç büyük şehrin halen Ruslar tarafından ele geçirilemediği görülüyor. Bunlar Ukrayna'nın siyasal gücünü temsil eden başkent Kiev, Sanayi gücünü oluşturan Harkov ve ticari gücünü temsil eden Karadeniz'deki en önemli liman şehirlerinden bir olan Odessa. Diğer bir yönüyle de başlangıçta Ukrayna hava sahasının tamamını kontrol eden Rusya artık Ukrayna'daki hava hakimiyetini kısmen sağlayabilmekte. Bir ülkenin savaş azim ve kararlılığını oluşturan diğer önemli husus ise halkın iradesidir. 24 Şubattan bu yana yaklaşık 9 milyon Ukraynalı göç etmiş durumda ama geri kalanlar büyük ölçüde Zelenski yönetimine destek veriyor. Öyle ki cephede her bir Rus askerine karşı neredeyse dört Ukraynalı savaşıyor. Putin'in kısmi seferberlik ilan ederek asker sayısını çoğaltmak istemesinin bir sebebi de Ukrayna asker sayısına karşı denge sağlamak. Dolayısıyla Ukrayna'dan göç edenlerin büyük çoğunluğunun kadın, çocuk ve yaşlı olduğu düşünüldüğünde geri kalan genç nüfusun ülkeyi terk etmeyip Ruslara karşı savaştıkları söylenebilir. Buna karşı kısmi seferberlik ilan edildiğinde Rusya'dan ayrılmaya çalışan çok sayıda Rus'un bize verdiği mesaj Putin'in Ukrayna savaşı konusunda Rus halkını inandıramamış olduğudur.Bütün bu anlattıklarımızın üstünde Ukrayna savaşının aslında ABD ve Batının tezgahladığı bir kurgu savaşı olduğu gerçeği durmaktadır. Putin bu savaşa girerek büyük bir stratejik hata yaptı. ikinci büyük hatayı da Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde on beşini ilhak etmekle yapmış oldu. ABD ve Batı için Ukrayna savaşı Rusya'yı "ÖĞÜTME" savaşıdır. Savaşın başladığı 24 Şubat'a Putin karar vermiş olabilir ama savaşın ne zaman biteceğine artık Putin değil ABD karar verecek. Geçen yaklaşık yedi ayda en az 30 bin Rus askerinin Ukrayna savaşında öldüğü ve en az 60 bin Rus askerinin ise yaralanarak savaş dışı kaldığı tahmin ediliyor. Zaten Rus ordusunun Ukrayna'daki toplam mevcudunun 150 bin olduğu düşünülürse, 150 binde 90 bin az bir rakam değil. Bir de bunun 7 ay sonrasını düşünün. Rusya buna ne kadar dayanabilir Bu arada ölen ABD askeri, İngiliz askeri, Alman askeri, Fransız askeri var mı diye de sormak lazım. Tabi ki yok. Artık Rusların insan gücüyle batının parası ve teknolojisinin savaştığını söylersek çok da yanlış olmaz. Peki bundan sonra ne olacak İki durum söz konusu olabilir. Birincisi Rusya ABD ile anlaşır ve Çin'e karşı ABD ve Batının mücadelesinde nötr kalır yani Çin'i desteklemez. Böylece Çin başta enerji ve ticaret yolları olmak üzere izole olur. Bu konuda geçtiğimiz günlerde çok önemli bir toplantı yapıldı. BM yetmiş yedinci genel kurulu için New York'a giden Putin ile ABD Başkanı J.Biden arasında tam beş saatlik basına kapalı bir toplantı yapıldı. Önceden alınan karar gereği toplantı sonrası basına herhangi bir açıklama yapılmadı. ABD ve Rusya burada bir uzlaşma zemini buldular mı bilinmez ama bu görüşmenin hemen ardından Rusya'nın Ukrayna topraklarının bir bölümünü ilhak etmesi ve bu ilhaka karşı dün AB ülkelerinin Rusya'ya karşı sekizinci yaptırım paketini onaylaması ve İran'da rejime karşı geniş çaplı olayların başlaması, ABD ve Batının Rusya ile pek de anlaşmış olmadığı kanaatini güçlendiriyor. Bence de anlaşabilme ihtimalleri oldukça düşük çünkü Rusya'yı Ukrayna bataklığına çekmeyi başarabilen ABD ve Batı 1990'lardaki gibi Rusya'yı iyice zayıflatıp kendisine bağlı bir müstemleke hale getirmek varken neden anlaşsınlar ki. Biliyorsunuz uluslararası sistem anarşiktir. O zaman ikinci seçenek Rusya'nın Ukrayna'da iyice güç kaybetmesinin sağlanması, Putin'in siyasal iktidarının zayıflatılması ve yerine muhtemelen Aleksey Navalni veya ABD ile uyumlu olabilecek uygun bir muhalifin